Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum <p><img src="https://tnum.org.tr/public/site/images/admin/mceclip0-9520bcc1c0214440effafac35021d098.jpg" width="570" height="144" /></p> <p>Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı, 11 Nisan 2014 tarihinde, Akdeniz Kent Araştırmaları Merkezi’nin ev sahipliğinde Mersin Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Kuruluş Çalıştayı ile kurulmuştur. Söz konusu buluşma, Türkiye’de kentsel morfoloji alanında yapılan çok sayıda değerli çalışmayı paylaşmak ve değişik kurum ve kuruluşlarda, bu alanın farklı boyutları/yönlerine yönelik çalışmalar sürdüren değişik alanlardan biliminsanlarının iletişimini sağlamak, geleceğe yönelik ortak çalışma ve işbirliklerini tartışmak, bu alandaki çalışmaları uluslararası işbirlikleri, diğer bölgesel ağlar ve ISUF ile ilişki içinde genişletmek amacıyla yapılmıştır. Bu nedenle, söz konusu ilk toplantı, “Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı Kuruluş Çalıştayı” olarak adlandırılmıştır.<br /><br />Kuruluşundan sonra ilki 2015 yılında Mersin Üniversitesi, ikincisi 2018 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi ve üçüncüsü 2021 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde olmak üzere 3 ulusal sempozyum düzenleyen Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı, ISUF'un (International Seminer on Urban Morphology) her yıl düzenlediği uluslararası konferanslara da en fazla katılım sağlayan yerel ağlardan olmuştur. Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı’nın, 2023 yılında düzenleyeceği 4. Kentsel Morfoloji Sempozyumu’na Konya Teknik Üniversitesi ev sahipliği yapacaktır.<br /><br />Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı’nın kurulmasından sonra Türkiye’de son yıllarda kentsel morfoloji alanındaki araştırmaların ve tez çalışmalarının arttığı, bu çalışmaların yayına dönüştüğü görülmektedir ve kentsel morfoloji, Türkiye’de bir çalışma alanı olarak yaygınlaşmaktadır. 2021 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 3. Kentsel Morfoloji Sempozyumu’nda alınan kararlar doğrultusunda, çalışmalarını kentsel morfoloji alanında sürdüren genç araştırmacıların çalışmalarını paylaşmalarına olanak sağlamak, yeni araştırmaları teşvik etmek ve kentsel morfoloji alanın sağladığı araştırma yaklaşımlarının Türkiye’deki araştırmacılarca tartışılmasına zemin oluşturmak amacıyla, düzenli olarak gerçekleştirilecek “Kentsel Morfoloji Konuşmaları” başlatılmıştır. Ayrıca, çalışmalar için Türkçe kaynak oluşturacak bir sözlük çalışması da Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı tarafından yürütülmektedir.<br /><br />Kentsel Morfoloji Konuşmaları, sözlük çalışması ve araştırma ağının her türlü etkinlik ve çalışması, kentsel morfoloji alanına ilgi duyan ve katkı sağlamak isteyen tüm araştırmacılara açıktır.<br /><br />Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı tarafından gerçekleştirilecek her türlü etkinlik ve çalışma hakkında güncel bilgiye bu web sayfasından ve sosyal medya hesaplarından (Twitter: @tnum_tr, Instagram: tnum_tr) ulaşılabilir.</p> Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı (TNUM) tr-TR Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı ‘Kuram’ın ve ‘Kurum’un İnşası Arasında: Anne Vernez Moudon’un Kentsel Morfoloji Alanına Katkıları Üzerine https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/348 <p><em>Kentsel morfoloji araştırmalarının geçmişi üzerine yapılan çalışmalara bakıldığında Anne Vernez Moudon önemli bir özne olarak karşımıza çıkar. Alanın gelişimini detaylı bir şekilde anlattığı 1994 tarihli “Getting to Know the Built Landscape: Typomorphology” ve 1997 tarihli “Urban Morphology as an Emerging Interdisciplinary Field” yazıları, kentsel morfolojiyi konu alan çalışmaların yöntem kısmında sık sık kendine yer bulur. Bu metinlerde Vernez Moudon, İngiltere, İtalya ve Fransa’dan farklı disiplinlerden araştırmacı gruplarının 1950 ve 60’lı yıllarda birbirlerinden bağımsız başlayan ve kentsel formu konu olan farklı dillerde yazılmış çalışmalarını ilk kez bir araya getirir ve benzerlikleriyle farklılıklarını ortaya koyarak ilk defa bunları farklı ekoller olarak tanımlar. Bu tanımlar İngilizce literatürde geniş kabul görür ve halen kullanılmaktadır. Öte yandan, Vernez Moudon bu yazılarından ilkinde kendi çalışmalarından hiç söz etmemiş; ikincisinde ise 1994, 1995 ve 1996 yıllarında yapılan ve daha sonra ISUF adını alan uluslararası kentsel form seminerlerin düzenlenmesindeki rolünden çok kısaca bahsetmiştir. Oysa detaylı bir inceleme yapıldığında, Vernez Moudon’un 1970’li yıllarda yürüttüğü ve daha sonra Built for Change: Neighborhood Architecture in San Francisco başlığıyla kitaplaşan San Francisco araştırmasının erken bir kentsel form araştırması olmasının yanı sıra, dönemin kentsel form çalışmaları bağlamında önemli bir yöntem arayışını temsil ettiği görülür. Anne Vernez Moudon bu arayışının bir sonucu olarak ISUF’un kuruluş sürecinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bu bildirinin amacı, alanın tarihsel gelişiminin kayda geçmesinde ve kentsel morfolojinin kurumsallaşmasında önemli bir rol oynayan Vernez Moudon’un kentsel form çalışmaları alanına katkılarının ortaya koyulmasıdır. Bu amaç doğrultusunda ilgili literatür gözden geçirilmiş, Vernez Moudon ile bir dizi görüşme yapılmış ve Vernez Moudon’un Washington Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan arşivinde arşiv araştırması yapılmıştır. Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı’nın bölgesel bir ağ olarak bağlı olduğu ISUF araştırma ağının kuruluş sürecini Vernez Moudon üzerinden konu alan bu bildirinin, 1992 ve 1997 tarihli yazılarına kendi çalışmalarını ekleyerek alanın geçmişi üzerine yapılan çalışmalara katkıda bulunacağı düşünülmektedir.</em></p> Neris Parlak Temizel F. Cânâ Bilsel Telif Hakkı (c) 2023 Neris Parlak Temizel- Cânâ Bilsel https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 51 69 Kent Morfolojisinin Sınırlarında: M.R.G. Conzen ve J.B. Jackson Üzerinden Bir Genişleme Önerisi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/346 <p><em>Coğrafyacı M.R.G. Conzen (1907-2000), kentlerin, her dönemde insanların kendi değerlerini inşa ettikleri tarihsel dönemlere ait kentsel arsaları, sokak bloklarını, bina biçimlerini, kentsel arazi kullanımını kentsel örüntüsünü bir sonraki döneme süreklilik ve eklemeler ile birikerek aktardığını ve bugünün kent peyzajını oluştuğunu yazar (Conzen 1969, 3). Conzen ile aynı dönemden bir peyzaj coğrafyacısı olan J.B. Jackson (1909–1996) ise, Conzen'in "şehir peyzajı" (townscape) kavramı yerine, "peyzaj" kavramına vurgu yaparken tarım devriminden günümüze kadar Amerikan kentlerinin kültürel peyzajlarının değişimine odaklanır. Farklı kültürel bağlamlara sahip kentlere odaklanmaları, bu kentlerin değişimini farklı dönemlerden başlayarak incelemeleri ve arka planda beslendikleri düşünce yapılarının farklılaşması sebebiyle Conzen’in ve Jackson’un kent morfolojisini tanımlama araçları (means of description) birbirinden farklılaşmaktadır. Ancak Conzen ve Jackson’ın çalışmalarının arka planında yatan morfolojiyi tanımla düzeyinde ortaya koydukları objelere (objects of description) bakıldığında, ortaklaşan ve birbirini tamamlayıcı olan birçok kavram da fark edilmektedir. Bu çalışma, kent morfolojisinin çoklu yönlerini Conzen ve Jackson’ın metinleri üzerinden bir araya getirirken, Conzen ve Jackson’ın çalışmalarının arka planında yatan morfolojiyi tanımla düzeyinde ortaya koydukları objelere (objects of description), ardından bunların mekansal yansımaları olan morfolojik araçları olan temsiliyetlerine (means of description) odaklanarak ikilinin çalışmalarını karşılaştırmaktadır. Bu yaklaşımla morfolojik araçlara ulaşıldığı taktirde kent morfolojisine kuramsal düzeyde bir yenilik sunması ve morfolojik araçların tanımlanmasında bir zenginleşme ve genişleme getireceğini önermektedir.</em></p> Ebru Bingöl Karl Kropf Telif Hakkı (c) 2023 Ebru Bingöl- Karl Kropf https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 70 81 Çeper Kuşak Literatüründe Farklı Yaklaşımlar Üzerine Bir İnceleme https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/342 <p><em>Kentsel morfolojide İngiliz ekolü olarak da bilinen Conzenci gelenekle ortaya çıkan çeper kuşak (fringe belt) olgusu, kentsel yerleşkelerin çeperlerindeki görece büyük arazilerde düşük yoğunluklu, kurumsal, endüstriyel ve açık alanlar ya da rekreasyon alanları gibi arazi kullanım türlerini içeren ve zamanla gelişmeye devam eden kentin içinde gömülü kalarak çeşitli değişimlere maruz kalan kent formu birimleri olarak bilinir. 1936’da Herbert Louis tarafından kavramsal olarak ortaya atılıp 1960’lardan itibaren M. R. G. Conzen tarafından geliştirilen ve kentsel rant teorileri bağlamında J. W. R. Whitehand’in tarihsel-coğrafi temelini oturttuğu çeper kuşak olgusu, farklı perspektiflere sahip araştırmacılarca, dünyanın çeşitli yerlerindeki farklı sosyo-ekonomik ve kültürel dinamiklerle gelişmiş kentlerinde incelenmiştir. Bu çalışmada, bu olgunun ilk çıktığı dönemden günümüze nasıl ele alındığının sistematik olarak ortaya koyularak farklı perspektiflerin çeper kuşak literatürüne katkısının irdelenmesi ve konseptin geliştirilmesine dair önerilerin sunulması amaçlanmıştır. Çeper kuşak üzerine yapılmış 53 farklı araştırma, yayınlanma dönemlerine göre, daha önce Ünlü (2013) tarafından ele alınan mekânsal, ekonomik, sosyal, ekolojik ve planlama bakış açıları çerçevesinde incelenmiştir. Bu kapsamda, araştırmaların yapıldığı coğrafi bölgeler ve kentler, araştırmaların odakları, kaynakları ile yöntemleri ve bulguları analiz edilmiştir. Kavramın tanımlandığı ilk otuz yıllık dönem ile çeper kuşakların oluşum nedenleri ve evrelerinin ortaya koyulduğu 1990’ların sonuna kadarki ikinci otuz yıllık dönemde büyük çoğunlukla coğrafyacıların odağında olan çeper kuşak konusunun, 1990’ların sonundan günümüze kadar gelen süreçte, planlamadan ekolojiye farklı alanlarla ilişkilendirilerek disiplinlerarası olarak ele alındığı görülmüştür. Çalışmanın sonuçları, çeper kuşakların oluşumundan ve dönüşüm süreçlerinden, sabitlenme hatlarının niteliklerinden ve tespit edilen çeper kuşak gelişim modellerinden veriler sunarken, hem ülkemiz kentleri için yapılan çeper kuşak analizlerinin özgün sonuçları ayrıca değerlendirilmiş hem de çeper kuşak alanlarının sürekli değişen günümüz kentlerinde maruz kaldığı dönüşüm baskısının adil, dayanıklı ve sürdürülebilir kentsel mekânlar olarak gerçekleşmesi yönünde, uygulamaya yönelik araştırma önerileri üzerinde durulmuştur.</em></p> Ezgi Küçük Çalışkan Ayşe Sema Kubat Telif Hakkı (c) 2023 Ezgi Küçük Çalışkan- Ayşe Sema Kubat https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 82 92 Dinamik ve Akışkan bir Kentsel Form Arayışında Oblik İşlev Teorisi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/270 <p><em>Günümüz kentleri pek çok akışın kesiştiği dinamik düğüm noktalarıdır. Bu akışlar, para akışı, vasıta akışı, göç eden insanların akışı ve bilgi akışı başta olmak üzere farklı özelliklerdedir. Akışların bir araya gelmesi, üst üste binmesi ve çatışmasıyla beraber çağdaş kent kurgusu ve mekânı oluşur. Kentsel morfoloji araştırmalarında tarihsel-coğrafi, süreç tipolojik, mekân dizimi gibi birçok yöntem bu akışları analiz etmeye, tartışmaya ve tasarlamaya çalışmaktadır. Avrupa’da 1960’lardan başlayarak İngiliz, İtalyan ve Fransız okullarında pratik edilen bu yöntemler, kentsel form arayışında farklı metodolojilerin gelişmesine olanak sağlamıştır. Makale, Fransız okullarında İtalyan Tipo-morfolojik anlayışından ve Gordon Cullen ve Kevin Lynch’in kentsel mekân algısı çalışmalarından etkilenen tipo-morfolojik yönteme paralel olarak gelişen post-modernist kentsel topo-morfolojik yaklaşımları, Oblik İşlev Teorisi üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır. Topoloji kavramı çevresinde şekillenen bu yaklaşımlar, kentin akışlarını çok boyutlu ve kapsayıcı bir yöntemle ele almaya çalışır. Tipo-morfolojik metodolojilerin kartezyen kentsel plan analizlerinin ötesine geçmeyi hedefleyen topo-morfolojik yaklaşımlar, akışları kentsel topolojik yüzey, akışkan ve dinamik morfolojiler ve mimarlık-peyzaj-altyapı bütünlüğü gibi paradigmalarla yeniden irdeler. Bu yaklaşımlara örnek olarak, Oblik İşlev Teorisi, mimar Claude Parent ile filozof ve kent bilimci Paul Virilio tarafından 1963 yılında Architecture Principe grubu altında kuramsallaştırılır. Parent, grubun 1968 yılında dağılmasına karşın Oblik İşlev Teori’sini geliştirmeye 2016 yılındaki ölümüne kadar devam eder. Parent ve Virilio, kolon, duvar, çatı gibi arketip mekânsal bileşenleri reddederek sadece eğimli yüzeyleri kullanır. İkili, eğimli yüzeyler ile yaşanabilir dolaşım, bağdaştırıcı strüktür, akışkan ve dinamik form kavramlarını projelerinde topolojik bir anlayışla vurgular. Alışagelmiş kentsel biçimin temel elemanlarını, kentsel planlara ziyade kentsel kesitler üzerinden yeniden yaratarak, akışların egemen olduğu topolojik bir eğimli kent düzeninin oluşmasını amaçlarlar. Bildiri, Parent’in 1968 yılında tasarladığı Les Inclisites, 1971 yılındaki Les Ponts Urbains ve 2000’lerdeki Incision Urbaine projelerini az bilinen arşiv malzemeleri ve çizimleri üzerinden tartışarak çağdaş kent dinamiklerinin ve akışlarının topo-morfolojik yaklaşımlarla çağdaş bir kentsel morfoloji yöntemi ve açılımı oluşturup oluşturmayacağını tartışmayı hedefler.</em></p> Ertuğ Erpek Esin Kömez Dağlıoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Ertuğ Erpek- Esin Kömez Dağlıoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 93 102 Kent Surlarının İşlevsel Dönüşümü ve Günümüz Kamusal Kullanımı Üzerine Morfolojik Bir İnceleme https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/313 <p><em>Kent surlarının ilk işlevi olarak görülen askeri ve savunma amacı, sur ve kent arasındaki karşılıklı ilişkinin temelini oluşturmaktadır. Surlar; çok boyutları karakterlerinin biçimlendirici etkisi ile birlikte kent-kır, iç-dış, kamusal-özel gibi karşıt durumlar yaratmakta, mekânsal oluşuma, gündelik yaşama ve toplumsal ilişkilere yön vermektedir. Bu yön verme sürecinde surlar da fiziksel, sosyal, sembolik, politik ve morfolojik olmak üzere farklı anlamlar kazanarak işlevsel olarak değişip dönüşmektedir. Surların savunma duvarı olma özelliğini betimleyen fiziksel anlamı, tarihsel süreç içinde yerini yalnızca anıtsal bir yapı olarak var olmanın simgeselliğine bırakmış ve böylece surlar, işlevsel eskime sürecine girmiştir. Günümüzde de süregelen bu sürecin bir sonucu olarak sur çevresinde oluşan tanımsız ve kayıp alanların kamusal kullanım değerlerini ortaya çıkaracak bütüncül bir bakış açısı gerekmektedir ve bu çalışma, bu bakış açısını destekleyecek kavramsal çerçeveyi morfolojik bir inceleme üzerinden ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda öncelikli olarak kamusal alan ve kamusallık kavramlarının teorik arka planı; eşik ve sınır bağlamında ele alınan surlar ile ilişkilendirilerek surların kamusal kullanımının fiziksel, sosyal ve algısal boyutlarını incelemeye yönelik kriterler belirlenmiştir. Bu kriterler, mevcut kamusal kullanım özelliklerine göre dünya üzerinden seçilen Carcassonne, Dubrovnik, Ferrara, İstanbul, Milano ve Xi’an kent surları üzerinden incelenerek sur çevresi kentsel açık alanların varlığı, sosyal donatı alanlarının sur duvarlarıyla olan ilişkisi ve kullanımlar arası mevcut erişilebilirlik düzeyleri ortaya koyulmuş, morfolojik açıdan karşılaştırmalı bir değerlendirme yapılmıştır. Bu inceleme bulguları, sur örneklerindeki ortak kaygılar, kamusal kullanım yaklaşım ve önerileri dikkate alınarak teorik arka plana paralel olacak şekilde sistematize edilmiş ve kent surlarının kamusal kullanımını analiz etmede kullanılacak 11 parametre ve 25 alt parametreden oluşan kavramsal bir çerçeve ortaya koyulmuştur. Çalışma sonucunda oluşturulan kavramsal çerçevenin uygun yöntembilimsel çerçeve ile birlikte ele alındığında kent surlarının kamusal kullanımına dair daha detaylı sonuçlara rehberlik edebileceği düşünülmektedir. </em></p> Burcu Soygüzeloğlu Eren Kürkçüoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Burcu Soygüzeloğlu- Eren Kürkçüoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 103 114 Yapı Adasında Kamusal Mekân Kalite Göstergelerinin Belirlenmesi ve AHP Yöntemi ile Ağırlıklandırılması https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/316 <p>Kamusal mekân, toplumu oluşturan tüm parçaların paylaşım ve etkileşim kurduğu bir platform olarak, bireyin kimlik ve davranış kodlarını tanımlarken; içerdiği fiziksel bileşenler üzerinden toplumu oluşturan bireylerin huzur, keyif, güven, korku gibi duygusal tepkilerini tetiklemektedir. Kamusal mekân deneyimini oluşturan fiziksel bileşenlerin kalitesi, gündelik yaşam çevresinde gelişen sosyal, kültürel, duyusal ve duygusal mekân kimliğinin tanımlanmasına doğrudan katkıda bulunmaktadır. Literatürde, kentsel dokuyu oluşturan göstergelerin kamusal mekân kalitesine olan katkıları öznel yargılarla ve eşdeğer ağırlıklarla belirlenmektedir. Buna karşın, kamusal mekân deneyimini oluşturan göstergelerin, yere ve kültüre bağlı olarak değişkenlik gösteren özgün karakteri ile farklı etki ve yoğunluk oluşturduğu göz ardı edilmektedir. Bu bağlamda çalışma, kamusal mekân kalite göstergelerinin yere-kişiye özgü biçimde belirlenmesini ve kantitatif olarak ölçülmesini ve kamusal mekân kalitesinin artırılmasına referans olacak bir değerlendirme sisteminin oluşturulmasını hedeflemektedir. Öncelikle, konut yapı adası çevresinde kamusal mekânı oluşturan morfolojik bileşenler; yapı, parsel, yol tanımlanmakta ve kapsamlı literatür araştırması ile, bu bileşenler üzerinde kamusal mekân kalitesini etkileyen göstergeler belirlenmektedir. Göstergelerin içeriğini yapı ile ilgili olarak çeşitlilik, konfor, estetik; parsel ile ilgili olarak erişilebilirlik, potansiyel, geçirgenlik; yol ile ilgili olarak konfor, kapsayıcılık, cazibe; oluşturmaktadır. Sonrasında, varsayılan bir çevrede Analitik Hiyerarşi Süreci ile bu göstergelerin kamusal mekân deneyimine katkısı ağırlıklandırılmaktadır. Buna göre, konut yapı adası çevresinde kamusal mekânı oluşturan morfolojik bileşenler ve kamusal mekân kalitesini belirleyen göstergeler, kamusal mekân deneyiminin oluşumundaki katkılarına göre ağırlıklandırılarak, belirli bir çevre ve belirli bir kitle için kamusal mekân kalitesinin toplam değerini belirlemektedir. Sonuç olarak, yol bileşenleri 48%, yapı bileşenleri 21%, parsel bileşenleri 31% oranında kamusal mekân kalitesine katkıda bulunmaktadır. Çalışma, kamusal mekân kalitesinin ölçülmesinde nesnel verilere dayanan, bütüncül bir yöntem ve yaklaşım geliştirmektedir. Çalışma kapsamında geliştirilen ağırlıklandırılmış toplam kalite indeksi, nitelikli bir kamusal mekân deneyiminin sağlanmasını ve kamusal mekân kalitesinin artırılması için yerel-özgün göstergelerin belirlenmesini ve ağırlıklandırılmasını sağlamaktadır. Önerilen modelin tasarımcıları, plancıları, kamu kurumlarını ve sivil toplum kuruluşlarını yönlendirici bir çerçeve oluşturması beklenmektedir.</p> Murat Berk Evren Azem Kuru Telif Hakkı (c) 2023 Murat Berk Evren- Azem Kuru https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 115 123 Kentsel Morfolojinin Oluşmasında Tasarım Yarışmalarının Etkisi: Antalya Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/350 <p><em>Antalya, özellikle 1980 yılı sonrası artan turizm ve kentleşme baskısı ile sosyal, ekonomik ve mekânsal olarak hızlı bir değişim ve gelişime konu olmuştur. Bu nedenle, kentin dönüşüm ve gelişimi, çeşitli planlama ve kentsel tasarım yarışmalarıyla elde edilen proje çalışmaları ile yönlendirilmeye çalışılmıştır. Antalya’nın günümüz itibari ile karakteristik olarak algılanan kent dokusu büyük ölçüde 1960’lı yıllardan önceki plan uygulamaları ile ortaya çıkmıştır. 1980’lerden sonra yaşanan hızlı nüfus ve yoğunluk artışı sonucunda ise geçmişteki toplumsal yaşam ve mekânsal kullanımlar önemli değişime uğramış ya da ortadan kalkmıştır. Bunun sonucunda ise kamusal mekânda kesinti ile özellikle turizm yerleşimlerinde ithal örneklere yönelmek gibi uygulamalar sonucunda kent kimliği yitirilmiştir. Antalya’nın ilk kent planlama çalışması 1955 yılında yarışma ile elde edilen ve 1957 yılında İmar ve İskân Bakanlığı tarafından onaylanan plandır. Bu planda, kentin morfolojisi plan kararları ile kontrol altında tutulurken, 1980 yılından sonra onaylanan planlar ile kentin dönüşümü ve gelişimi denetlenmeye çalışılmıştır. Bu dönemde üretilen planlama çalışmalarının niteliği yüksek olması yanında uygulamadaki görüntü bu kararların denetlenemediği ve uygulamaya geçirilemediği, sonuç itibariyle planlama disiplininin sağlanamadığıdır. Bu bağlam içerisinde Antalya, ülkemizde kentsel tasarım ve mimari proje yarışması düzenleyen kentlerin başında gelmektedir. Bu süreçte düzenlenen yarışmaların en önemlisi 1990 yılındaki Antalya kent merkezi içinde bulunan Kale Kapısı ve Çevresi Kentsel Tasarım Yarışması’dır. Yarışma projesi ile kent merkezinin morfolojisini biçimlendiren ve buna yönelik tasarım ilke ve siyasalarını ortaya koyan bir süreç tanımlanmıştır. Bu çalışmada, Antalya’da kent morfolojisinin değişimi ve bu değişimde yarışmalar (1957-1990) ile elde edilen kentsel planlama ve tasarım projelerinin katkısı irdelenmektedir. Yarışmaların kentsel dokunun oluşumuna yönelik bir amaç ve programının varlığı sorgulanırken; uygulama şansı bulan projelerin kentsel dokuya etkisi tartışılmaktadır.</em></p> Mehmet Nazım Özer Telif Hakkı (c) 2023 Mehmet Nazım Özer https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 124 141 Kıyı Odaklı Kamusal Alan Yaratan Kentlerde Kıyı Ardı Kent Morfolojisi ve Gelişimi: Atakum Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/250 <p><em>Kentler dünya üzerinde insan eli ile yapılmış, karma arazi kullanımlarına sahip en büyük yapılaşmış alanlardır. Günümüzde küresel nüfusun yarısından fazlasına ev sahipliği yapmaktadırlar. Uzmanlaşmış iş kollarının yer aldığı, üretim ve tüketimin çeşitli ve yoğun olduğu, çoğu kez yapı yoğun mekânsal form ve dokulardır. Kent planlamanın temel girişimlerinden biri bu nüfusun ihtiyaç duyduğu boşluğun planlama ilkeleri bağlamında tasarlanmasıdır. Kent planlama bu boşlukta kentsel alan veya mekânı oluştururken doğal ve yapay kaynaklara ihtiyaç duymakta ve bunları planlı olarak kullanmaya çalışmaktadır. Planlama dönemsel olarak farklı vizyonlarla tarihten bugüne disiplin olarak gelişimine devam etmektedir. Çağımızın mottosu olan sürdürülebilirlik günümüz kent planlama ve tasarım disiplininin en önemli yaklaşımları arasındadır. Bu yaklaşım temelde artan nüfusa karşın azalan kaynakların dengeli kullanılması çabasını içermektedir. Bu çaba kentin formunu etkileyebilmektedir. Kaynakların daha verimli kullanılması için daha yoğun kentsel doku yaratmaya çalışan uygulamalar tercih edilebilmektedir. Bunun sonucunda alansal olarak yapı/zemin oranı yüksek, dikey olarak gelişen kent politikaları uygulanmaktadır. Bu çalışmanın amacı özellikle son yirmi yılda yapı yoğun kentsel gelişim politikasına yönelen ve bir kıyı yerleşkesi olan Atakum’un kentsel gelişim formuna ve mekân tasarımına nelerin etki ettiğini saptamak ve bunları sürdürülebilirlik bağlamında analiz etmektir. Bunun için bölgenin arazi kullanımı incelenmiş, kamusallık ve erişilebilirlik bağlamlarında mekânsal analizler yapılmıştır. Kentsel formu oluşturan mekân dizimleri üzerinden ve mekân algısı incelenmiştir. Kentsel arazi kullanım türlerinde karakteristik bir formun varlığı araştırılmıştır. Araştırmalar sonucunda Atakum’un kıyı odaklı rekreasyona önem verdiği, kıyı ardında bunun göz ardı edilen yapı yoğun ve yüksek yapılaşmanın olduğu, hali hazırda yapılaşmış alanlar arasında kentsel boşluğun kalmadığı, toplu taşım girişimlerinden tramvayın yaya ulaşımını kıyı alanına zorlaştırıcı nitelikte tasarlandığı, karakteristik ve sürdürülebilir bir kent formunun bulunmadığı, rekreatif açıdan dengeli ve yaşanabilir mekânların tasarlanmadığı tespit edilmiştir.</em></p> Cem Ayık Telif Hakkı (c) 2023 Cem Ayık https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 142 154 Kentsel Morfoloji ve Sağlık Arasındaki İlişkinin Bibliyometrik Analizi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/218 <p><em>Mimarlık, tasarım ve şehir planlamada sağlık için tasarım, sağlıklı yaşam tarzlarını ve binaların ve şehirlerin sakinleri üzerindeki fiziksel, zihinsel ve duygusal etkilerini destekleyen tasarımı ifade etmektedir. Sağlık, her zaman sürdürülebilir tasarımın merkezinde yer almıştır. Son birkaç yılda, sağlıklı şehirler ve binalar için mimarlık, tasarım ve şehir planlama alanlarında insanları teşvik edecek şekilde tasarlamanın önemi konusunda farkındalık yaratılmıştır. Kentsel morfoloji, kent sakinlerinin sağlığı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu araştırmanın <strong>amacı</strong>, kentsel morfoloji ve sağlıkla ilgili yayınların bibliyometrik analizini sunarak, yapılı çevrenin yaşayan insanların sağlığı üzerindeki etkisini incelemektedir. Kent morfolojisi ve sağlık arasındaki ilişkiler üzerine dikkate değer miktarda araştırma yapılmıştır. Ancak bu araştırma, konuyla ilgili yayınların görselleştirilmesi ve araştırma alanındaki eksikliklerin tespit edilmesi açısından önemlidir. Araştırmada <strong>yöntem</strong> olarak nicel bir araştırma yöntemi olan bibliyometrik analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın birinci adımında, sağlıkla birlikte kentsel morfoloji çalışmalarına ilişkin mevcut yayınlar hakkında fikir edinmek için, 1975-2023 yılları arasındaki referansları içeren Web of Science Core Collection veri tabanları kullanılarak sistematik bir literatür taraması yapılmıştır. Web of Science Core Collection veri tabanında dört ayrı satırda başlık-özet-anahtar kelimelerde “kent morfolojisi” VE sağlık (Konu) VEYA “kent morfolojisi” VE “sağlık*” (Konu) VEYA “kent morfolojisi” VE “halk sağlığı” (Konu) VEYA “kent morfolojisi” VE “kent sağlığı” (Konu) araştırma kelimeleri taranmıştır. Araştırma 10 Şubat-5 Mart 2023 tarihleri arasında yürütülmüştür. İkinci adımda ise, VOSviewer yazılımı aracılığıyla Web of Science veri tabanından erişilen veriler analiz edilerek ağ görselleştirme oluşturulmuştur. Bu analizde yazarlar, alıntılar, yayınlar, yayıncılar, ülkeler ve en çok kullanılan kelimeler arasındaki ilişki ağları görselleştirilmiştir. Web of Science Core Collection veri tabanından 147 yayına erişilmiştir. Araştırmanın <strong>bulgularına</strong> göre en fazla makale türünde yayın bulunmaktadır. En fazla yayın “Building and Environment” dergisindedir. Araştırma bulgularına göre “Elsevier” yayıncılar arasında ilk sıradadır. Yayınlar ülke kategorisinde en fazla Çin’dir. Konuyla ilgili en çok ”SCI-Expanded” indeksinde yayın bulunmaktadır. Ayrıca yazarlar tarafından en çok kullanılan kelimeler sırasıyla kentsel morfoloji, kentsel planlama, kentsel ısı adası, hava kirliliği, kentsel form, arazi yüzey sıcaklığı, halk sağlığı, kentsel sağlık, yerel iklim kuşağı, kentleşme, hava kalitesi, sürdürülebilirlik, covid-19, dış mekân termal konforu olmuştur. <strong>Sonuç</strong> olarak, bu çalışmayla kent sağlığı ve kentsel morfoloji parametrelerinin anlaşılması, gelecekte kentsel tasarımcılara ve planlamacılara daha iyi kentsel çevreleri yaratmada yardımcı olacaktır. Aynı zamanda kentsel morfoloji ve sağlık üzerine gelecekteki araştırmalar için önemli bir literatür perspektifi ve görselleştirmesi sunmaktadır.</em></p> Emine Köseoğlu Emine Banu Burkut Telif Hakkı (c) 2023 Emine Köseoğlu- Emine Banu Burkut https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 155 167 Arȗ ve Marshall Taksonomisinde Elazığ’ın Yeri https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/213 <p><em>Yerleşmelerin morfolojik olarak sınıflandırılması oldukça karmaşık ve tartışmalı bir iş olmasına rağmen geçmişten günümüze birçok bilim insanı tarafından sınıflandırma adına çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Bu girişimlerin her biri, sınıflandırmayı yapan kişiye göre farklı odak noktalarını temel alan değerlendirmelerden oluşur. Örneğin Unwin (1920) morfolojik olarak düzenli ve düzensiz yapılara odaklanırken, Lynch (1981) kentlerin morfolojik yapısını zaman içinde yaptığı çalışmalarla çok daha fazla ayrıntılandırmıştır (Yıldız, Uydu, Çizgisel, Gridler ve türleri vb). Moholy-Nagy (1968) bu yapıları geometrik biçimlerle izah etmeye çalışmış, Satoh (1998) daha karmaşık olan yapılar veya amorflar üzerinden değerlendirmeler yapmış, Frey (1999) ise daha çok yukarda bahsi geçen isimlerin çalışmalarından esinlenerek her birinden farklı bir örnekle harmanlayarak kendi fikirlerini ortaya koymuştur. Yukarda bahsi geçen girişimler dışında kentsel dokuları sınıflandırmaya çalışan Kemal Ahmet ARȖ ve Stephen Marshall, bunu farklı bir yaklaşımla değerlendiren önemli çalışmalara imza atmışlardır. Çalışmada Elazığ şehri yerleşim alanının, Arȗ ve Marshall taksonomisine göre morfolojik sınıflandırılma yapılması hedeflenmiştir. Arȗ örneklem olarak seçtiği Türkiye’deki bazı şehirlerin biçimsel yapılarını yani tip ve doku analizlerini yapmıştır. Bu çalışmada Arȗ doku tiplerini kendi içinde sekiz gruba ayırmıştır. Bu ayrımı yaparken iklimin, doğal yapının ve kentsel fonksiyonların etkili olduğu doku tiplerini bir araya toplamıştır. Çok sayıda etkenin oluşturduğu doku tiplerinin sınıflandırılmasını ise örneklem olarak aldığı kentlerin bütününe değil, sadece bu kentlerdeki organik yapıların biçimleri üzerinden değerlendirmiştir. Bu kapsamda önce Elazığ’ın organik yapı olarak adlandırılan ilk kuruluş nüve veya nüvelerinin tespit edilmesi, tespiti yapılan mekânların Arȗ’nün sınıflandırmalarından hangisi içinde yer aldığı belirlenecektir. Marshall ise kentlerin sokak örüntülerini daha iyi tanımlayabilmek için dört temel tipoloji (ABCD) geliştirmiştir. Bu tipolojiyi yerleşmelerin farklı büyüme aşamalarındaki desenleri göz önüne alarak merkezden dış mahallelere doğru uzanırcasına bir düzlem üzerinde tanıtmıştır. A-tipi, şehirlerin ilk kurulduğu çekirdek bölgelerin tipik örneğidir. Bu tipe özellikle eğer varsa geçmişte surlarla çevrili bölgelerdeki mekânlarda rastlanır. B tipi, planlı uzantıların veya yeni kurulan yerleşimlerin tipik bir örneğidir. C-tipi, belki de bir yerleşimdeki çeşitli konumlarda bulunabilen en genel tiptir. Son olarak D-tipi, modern hiyerarşik yerleşimlerin tipik bir örneğidir ve genellikle dağıtım yollarının eğrisel yerleşimleri ile ilişkilendirilir. Ayrıca bu yollar döngü veya dallanma desenleri oluşturur. Elazığ’ın genel doku özelliklerinin belirlenmesi ve bu alanların Marshall’ın ABCD tipolojisindeki topolojik konumunun belirlenmesi, çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır.</em></p> Emrah Şıkoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Emrah Şıkoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 168 182 Muğla Kent Merkezinde Kentsel Yapı Adası Örüntülerinin Morfolojik Oluşumu https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/306 <p><em>Kent formunu anlamak için kentsel dokuyu bileşenlerine ayırarak incelemek gerekir. Çünkü kentleri morfolojik bir bağlamda incelemek biçim görünümlerinden ziyade mekânın özünü oluşturan her bileşenin birbiriyle kurdukları ilişkiyi ve kendi yarattıkları düzenin mantığını anlamakla ilgili olmalıdır. Kentsel mekânın bileşenleri yapı, ada/parsel ve sokak/cadde örüntüsünden oluşmaktadır. Mekânsal bileşenlerin yapısal ve kurgusal özellikleri tarihsel süreçte kentin içinde bulunduğu coğrafi ve iklim koşullarına, halkın sosyo-kültürel yapısına ve kent planlama anlayışına göre şekillenir. Kentsel yapılı-çevrenin morfolojik bileşenlerden biri olan yapı adası örüntüsü; parsel, yapı ve sokak örüntüsü ile farklı zamanlarda, farklı biçimlerde kurduğu ilişki ile kendini yeniden üreterek kent formunu belirginleştirmektedir. Kentsel dokunun temel birimi olan yapı adası, tek bir yapıdan oluşabileceği gibi farklı form ve büyüklükteki yapıların kendi iç düzenini oluşturmaya yönelik olarak bitişik ya da ayrık biçimlerde bir araya gelmesi ile de oluşabilir. Kentsel yapı adasının düzeni, kompozisyonu, bir araya gelerek yapılandırılması mekânın kurgusunu oluşturan kentsel gelişimler için önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Muğla/Menteşe’de, farklı morfolojik dönemlerde biçimlenerek ayırt edici özellikler kazanan kentsel yapı adalarını tanımlamak; düzen, komposizyon ve yapılandırılma süreçlerini analiz ederek tipolojik karakterini ortaya koymaktır. Muğla kent merkezinde farklı morfolojik dönemlerde oluşan kentsel yapı adalarının tipo-morfolojik çözümlenmesi, eski ve yeni kent dokusunun birbirinden nasıl farklılaştığını ve birbirleriyle nasıl ilişki kurduklarını anlayabilmek açısından önem kazanmaktadır. On dokuzuncu yüzyılın sonunda Muğla kentinin ticaret ve idari merkezini barındıran geleneksel kent dokusundaki çıkmaz sokaklardan oluşan yapı adası örüntüleri ayırt edici özellikler sergilemektedir. Cumhuriyet Döneminde kentin geleneksel dokusuna eklemlenerek genişleyen yeni kent dokusunda ilk geometrik formlu yapı adaları, sonraki süreçte Muğla Ovasına yayılan bahçeli evlerin oluşturduğu konut yapı adaları, 1960larda kooperatif bloklarının oluşturduğu yapı adaları, apartman bloklarının oluşturduğu yapı adaları, 1960-80lerde göçler sonucu geleneksel dokunun doğu ve batısında oluşan dağınık konut yapı adaları, günümüzde kentin çeperinde oluşan yeni bahçeli, yüksek katlı ve kır-kent arakesitindeki konut yapı adaları çalışma kapsamında tipo-morfolojik bir çözümleme ile incelenmiştir.</em></p> Melda Balaban Feray Koca Telif Hakkı (c) 2023 Melda Balaban- Feray Koca https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 183 195 Geleneksel ve Modern Dokuda Morfolojik Farklılıkların İncelenmesi: Alsancak-Kemeraltı-Basmane Kent Doku Örnekleri https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/249 <p><em>Tarihi çevre kavramı, tarihsel, mimari, anıtsal ve arkeolojik değerleri ile tamamlayıcı özellik gösteren ve birkaç sokağın bir araya gelerek bütünlük oluşturduğu alanlar olarak ifade edilebilir (Mazı, 2009). Dolayısıyla, tarihsel özelliğe sahip kentsel alanların korunması ve geliştirilmesi için kullanılacak politika ve stratejilerin amacına ulaşabilmesi için doğru biçimde analiz edilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, İzmir’in geleneksel ticaret merkezi niteliğindeki Alsancak- Kemeraltı- Basmane alanı araştırma konusu olarak belirlenmiştir. İzmir Kenti’nin ilk kuruluş yeri olarak yaklaşık dört yüz yıldır süregelen ve mekânsal örgütlenme düzeni ve ahilik geleneği gibi somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerinin birlikteliğine dayanan ticaret ve el sanatları ile özgün bir niteliğe sahip tarihsel çevre niteliğinde olması; bu alanın seçilmesindeki temel dayanağı oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı; tarihsel süreçte tartışılan kentsel form ile ilgili teori ve uygulamaları incelemektir. Çalışma kapsamında kentlerin kuruluşundan bu yana geçirdikleri fiziksel, toplumsal, kültürel, ekonomik ve politik değişimlere kısaca değinilip; kentsel değişim sürecini anlamaya gayret edilmiştir. Betimsel araştırma niteliği taşıyan bu çalışma kapsamında; kentsel formları tarif etmeye yönelik çabalardan yola çıkarak, geleceğin kentleri için, kentsel formun değişim ve dönüşüm süreci tarif edilmeye çalışılmaktadır. Bu araştırma, kent biçiminin dönüşümünü inceleyerek teori ve uygulamayı birleştirmek için yeni imkanlar sağlamada fırsat oluşturmayı hedeflemektedir. İzmir’in ilk ticaret merkezi Kemeraltı ile günümüz ticaret merkezlerinden Alsancak arasında kalan bölgede geleneksel ve modern doku arasındaki fark; bina dizimi, sokak yapısı, genişlikleri ve parsel yapısı ile açıkça gözlemlenmektedir. Bu farklılıklar kentsel morfoloji ölçüt değerleri kapsamında incelenerek sayısal değerleri üzerinden karşılaştırma yapabilme şansı sağlamaktadır.</em></p> Şule Aygün İrem Ayhan Selçuk Neslihan Karataş Telif Hakkı (c) 2023 Şule Aygün- İrem Ayhan Selçuk- Neslihan Karataş https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 196 210 Zaragoza’nın Tipolojik Sürecinin Sıra Evler Üzerinden İncelenmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/271 <p><em>Bu çalışma, Zaragoza'daki yapılı çevrenin geçirdiği tipolojik süreci, farklı yapı tiplerinin ortaya çıkışına neden olan koşulları göz önüne alarak tanımlamayı amaçlamaktadır. Zaragoza şehrinin, MÖ 14'te Roma İmparatorluğu tarafından Saldube adlı bir Kelt-İber şehrinin bulunduğu konumda bir askeri koloni olarak kurulduğu düşünülmektedir. Mevcut teorik rekonstrüksiyonlar arkeolojik buluntulardan yararlanarak Caesar Augusta'nın birinci yüzyıldaki kentsel dokusunu Roma tipi avlulu evlerden oluşan ızgara plan üzerine yerleştirmektedir. Çalışma kapsamında Zaragoza Coğrafya ve Kadastro Enstitüsü için 1911'de hazırlanan yapı rölövelerinden yararlanarak kentin tipolojik planı hazırlanmış ve bu plan doğrultusunda ilgili bölge arkeolojik verilerin de incelenmesiyle tarihsel sürecin ortaya çıkardığı bir organizma (Strappa, Carlotti, Camiz, 2017) olarak analiz edilmiştir. Kent dokusunun geçirdiği değişimlerin ana hatlarını belirlemek için ilk adım olarak kentin surlarla çevrili bölgesinde bulunan sıra evlerin tipolojik süreci çözümlenmiş ve mevcut diğer yapı tipleriyle olan ilişkisi ortaya koyulmuştur.</em></p> Özge Özkuvancı Alessandro Camiz Telif Hakkı (c) 2023 Özge Özkuvancı- Alessandro Camiz https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 211 219 Başkent Olma Sürecinde Çeper Kuşak Alanlarının Okunması: Ankara Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/295 <p><em>Başkentler, tarihi ve kültürel değerleri başta olmak üzere taşıdıkları bir dizi karakteristik nitelik ile birlikte ülkelerin simge kentlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Simge kent olma sırasında gelişim ve dönüşüm sürecine giren başkentler, morfolojik olarak birçok değişime tanıklık ederler. Başkent ilan ediğinde aynı zamanda morfolojik değişimin öznesi olan ve bir Anadolu kasabası olmasının öncesinde bir Roma kenti olan Ankara’nın sahip olduğu tarihi geçmiş, bölgenin önemini göstermekte ve kentsel izleri taşıyan alanların varlığına işaret etmektedir. Bölgenin sahip olduğu kentsel izler, başkent olma sürecinde değişmeye başlamıştır. Bu bağlamda, kentin tarihi altyapısından izler taşıyan çeper kuşak alanları, Ankara’nın sahip olduğu kentsel değerlerin sürdürülebilmesi için önem taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanıyla birlikte gelişen ve dönüşen Ankara’nın, kentsel çeper kuşaklarının morfolojik açıdan incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışma, cumhuriyetin ilanından sonra Ankara kentindeki çeper kuşakların oluşumu ve değişimini, kentsel planlar üzerinde incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada incelenen temel soru, Ankara için yapılan ve öngörülen süreyi tamamlamış ve tamamlamadan rafa kaldırılmış planlar doğrultusunda Ankara’nın çeper kuşaklarının nasıl değişim gösterdiğidir. Çalışma kapsamında, 1924 öncesi Ankara haritası, Lörcher Planı, Jansen Planı, Yücel-Uybadin Planı, Ankara 1990 Nazım Planı ve 2023 Master Plan analiz edilmiştir. Bu analize yönelik olarak geliştirilen çalışmanın yönteminde, tarihi harita ve planlar QGIS programında işlenerek sayısallaştırılmıştır. Harita ve plandan okunan veriler QGIS ortamında çakıştırılarak çeper kuşakların mekânsal değişiminin incelenmesi hedeflenmektedir. Çalışmanın sonucu olarak, çeper kuşak alanları için nasıl bir gelecek öngörüldüğü morfolojik olarak değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler sonucunda, uygulanan ve uygulanması planlanan ancak geçerliliğini kaybeden planlar doğrultusunda çeper kuşaklar için geliştirilen güçlü bir stratejinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Ankara’nın başkent olma sürecinde şehirleşme baskısı sonucunda çeper kuşakların bazı alanlarda kaybolduğu bazı alanlar da ise karakterini değiştirdiği gözlemlenmiş ve günümüze kadar ulaşan çeper kuşakların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu saptanmıştır. Bu çalışmanın, Ankara’nın çeper kuşak alanlarının sahip olduğu önemi vurgulayacağı ve yok olma tehlikesi olan çeper kuşakların korunmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.</em></p> İrem Duygu Tiryaki Ayşe Sema Kubat Telif Hakkı (c) 2023 İrem Duygu Tiryaki- Ayşe Sema Kubat https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 220 233 Adana Ziyapaşa Mahallesi’nin Morfolojik Dönüşümünü Kentin Gelişimi Üzerinden Okumak https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/267 <p><em>Poëte tarafından yaşayan bir organizma olarak tanımlanan kentler, zaman içerisinde kent planlaması, kentsel yenileme, deprem gibi planlı ya da plansız gelişen çeşitli sebeplerle dönüşüm geçirmektedir. Adana kenti özelinde Çukurova bölgesinde özellikle 1950’lerden itibaren tarım sektöründe endüstrileşmenin gelişmesiyle iş olanaklarının artması bölgeye göçü artırmış ve fiziksel olarak Adana kentinin genişlemesine yol açmıştır. Ziyapaşa Mahallesi, bu genişleme sürecinden etkilenen bölgelerdendir. Çalışmanın amacı, Adana Ziyapaşa Mahallesi’nde 1950-2019 yılları arasındaki fiziksel değişimlerin kentin fiziksel gelişimiyle olan ilişkisini ortaya koymaktır. Bu kapsamda çalışmanın ilk kısmında kentin fiziksel gelişimi, “fringe-belt” çeper-kuşak kavramı ile ele alınarak kentin iç, orta ve dış çeper kuşak oluşumlarının varlığı araştırılmıştır. Belirlenen çeper kuşaklar kentin merkezinden kuzeyine bir gelişim olduğunu ve farklı kullanımlara sahip bölgelerin konut kullanımına dönüştürüldüğünü göstermiştir. Çalışmanın ikinci kısmında Ziyapaşa Mahallesi çalışma alanında, tarihsel-coğrafi yaklaşım temelinde M.R.G. Conzen’in geliştirdiği kent-plan çözümlemesi yöntemi uygulanmıştır. Kent-plan çözümlemesi yönteminin uygulanmasında; 1944 ve 2019 tarihli kadastral haritaları, 1950 yılına ait hava fotoğrafları, 1940, 1985 ve 2019 yılına ait hâlihazır haritalar materyal olarak kullanılmış ve mahalledeki fiziksel değişim, sokak dokusu, yapı adası-parsel ilişkisi, parsel-bina ilişkisi, dolu-boş oranı üzerinden analiz edilmiştir. Bu analizlerde mahallede bulunan bağ ve tarlaların kentin maruz kaldığı göçler sonucunda konut ihtiyacını karşılamak için kullanıldığı ve genellikle planlamadan bağımsız gecekondu yapıları/oluşumların var olduğu tespit edilmiştir. Son bölümde ise Ziyapaşa Mahallesi’nde 1950-2019 yılları arasındaki fiziksel değişim ile kentin çeper-kuşak oluşumları arasındaki ilişkisellik sorgulanmıştır. Kentteki nüfus artışı ve demografik hareketliliklerle gelişen yapılaşmalar günümüze kadar hazırlanmış nazım ve revizyon imar planlarının önünde gitmiştir. Bu durum, planların uygulanmasını zor hale getirmiş ve çeper kuşak oluşturacak tampon bölge oluşumlarını engellemiştir. Çalışmada yapılan analizlerin sonucunda kentin düzensiz gelişimi ile Ziyapaşa Mahallesinin morfolojik dönüşümü arasında paralellik olduğu, yapılan planlama çalışmalarına rağmen kentin belirli bölgelerinde ve Ziyapaşa Mahallesi’nde bu planlara uymayan benzer gelişmelerin oluştuğu görülmüştür. </em></p> Ayşegül Bilgili Beyza Uzay Leyla Figen Geyyas Gören Duygu Saban Telif Hakkı (c) 2023 Ayşegül Bilgili- Beyza Uzay- Leyla Figen Geyyas Gören- Duygu Saban https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 234 250 Kentsel Mekanın Uyarlanabilirlik Potansiyelinin Tipo-morfolojik Yaklaşımlar ve Hiyerarşik Düzeyler Ekseninde İncelenmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/311 <p><em>20. yüzyılın başında modern dönem etkisinde gelişen kentsel tasarım yaklaşımlarında; kentin işlevsel olarak programlara ayrılması, bağlamdan ve zamandan bağımsız fiziksel bir nesne olarak ele alınması; kentlerin tek tipleşmesi, kimliğini yitirmesi gibi sorunları beraberinde getirmiştir. Modern şehircilik pratiğinin kent dokularında meydana getirdiği olumsuz etkiler 1950’li yıllarda tartışılmaya başlanmış, eleştirel bakış açıları geliştirilmiştir. Bu dönemde ‘belirsizlik’ ‘görecelilik’ ‘öngörülemezlik’ kavramları ekseninde, kentin birey ve zaman odaklı morfolojik yapısına vurgu yapıldığı, organik ve evrimsel bir sürece işaret eden tipo-morfolojik ve morfo-genetik yaklaşımların tartışmaya açıldığı görülmektedir. Küreselleşme ile birlikte zamanın ve değişim hızının baskın olduğu günümüz çağında bu kavramların planlama ve mimari disiplinlerdeki önemi yadsınamaz olmuştur. Öngörülebilirliğin ötesinde ilerleyen değişim hızı ve beraberinde getirdiği yeni koşul ve ihtiyaçlar; kent mekânının homojen ve değişmeyen kontrolünden çok; belirsiz ve değişen koşullara karşı uyarlanabilirlik potansiyeli yüksek; açık uçlu, esnek ve değişebilir mekânsal kurguları tartışmaya açmayı gerekli kılmaktadır. Çalışma kentin süreç içinde gelişen yeni koşul ve ihtiyaçlara göre yeniden örgütlenebilme yetisinin- bu anlamda uyarlanabilirlik potansiyelinin- örüntüsel yapısını yeniden kazanabilmesi ile mümkün olduğu hipotezi üzerine kurulmuştur. Kentin dokusal yapısında değişebilirliği sağlayan; kenti oluşturan öğeler arasındaki hiyerarşik katmanlar ve bu katmanların birbirleri ile dinamik ve yeniden örgütlenebilmeye açık ilişkisel kurgusudur. Bu amaçla çalışmada kenti birbirleri ile ilişkili hiyerarşik katmanlardan oluşan organik bir bütün olarak ele alan tipomorfolojik ve morfogenetik yaklaşımlar incelenmekte ve bu yaklaşımların mimari ölçekteki karşılığı olarak John Habraken’in SAR Grubu ile birlikte kentsel doku üzerine geliştirdikleri çalışmalar ele alınmaktadır. Kuramsal alanda incelenen bu yaklaşımların ortak noktaları ve ana ilkeleri üzerinden kentin uyarlanabilirlik potansiyelini arttıran nitelikleri üzerine çıkarımlar sunulmaktadır. Çalışmanın örneklem bölümünde ise SAR Grubunun geliştirdiği yaklaşımlar ekseninde 1970’li yıllarda gerçekleştirilmiş olan kentsel doku ölçeğinde 2 proje uyarlanabilirlik potansiyeli bağlamında ortaya konan ilkeler üzerinden incelenmektedir. Kentsel dokunun değişim sürecinin de okunmasıyla önerilen ilkelerin karşılıklarının değerlendirilmesi ve somut verilerin ortaya konması amaçlanmaktadır</em></p> Melike Yenice Telif Hakkı (c) 2023 Melike Yenice https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 251 267 Afetlerin Tarihi Kentlere Etkisinin Koruma Bağlamında Değerlendirilmesi: İzmir Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/363 <p><em>Gelişime çok uygun coğrafi konumu ile tarihsel süreçte önemini koruyan, 16. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Anadolu’nun ipek ticaret merkezi, Osmanlı’nın en önemli ihraç limanı niteliğini yansıtan İzmir, kent yaşamını derinden etkileyen pek çok afet yaşamıştır. Özellikle depremler ve yangınlar, sebep oldukları can ve mal kayıpları yanı sıra, sonrasında şehrin sosyal ve ticari yaşamına etkisi bağlamında en önemlileridir. Çalışmanın amacı, İzmir kentinde tarihsel süreçte görülen afetlerin tarihi çevrelere etkisini irdelemektir. Özellikle 17. yüzyıl sonrasında gerçekleşen deprem ve yangınların kent dokusuna ve gelişimine etkileri, kent silüetinde yarattığı değişimlerin irdelenmesi çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. Kentin tarihsel sürecinde pek çok büyük deprem olmuştur. M.S. 178 depreminde kentin büyük bölümü harap duruma gelmiş, iç liman kapanmıştır. Bizans Döneminde Justinian zamanındaki deprem sonrasında kent yeniden imar edilmiştir. 1654 yılında meydana gelen deprem kent hayatını etkilemiş, 1688’deki korkunç deprem ve ardından gerçekleşen yangın İzmir’in çok büyük ticaretinin parıltısını söndürür gibi olmuştur. Kentteki kervansaray, dükkân ve camilerin çoğu yıkılmış, evler oturulamayacak duruma gelmiştir. İzmir’i adeta yok eden deprem sonrasında, yabancı tüccarlar başka bir ticari merkez oluşturmayı düşünmüşlerse de sonunda kent yeniden imar edilmiştir. İzmir’de 16. yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl başlarına kadar kentin büyük bölümünü saran ve yok eden çok sayıda yangın olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında, 1742 yılında Yahudi Mahallesi’nde başlayan yangının diğer bölgelere sıçramasıyla 48 saat içinde şehrin üçte ikisini yok ettiği belirtilmektedir. 1841’de Kemeraltı bölgesinde çıkan yangın da kentin yarısını etkileyen büyük bir yıkıma sebep olmuştur. 1922 Büyük İzmir Yangını ise kentin işgalden kurtuluşu sürecinde yaşanan savaşın yıkıcı etkisinin daha da artmasına yol açmış, kent merkezinde büyük bir alan yok olmuş ve Cumhuriyet Dönemi planlama çalışmaları ile yeniden düzenlenmiştir. Son olarak 2020 yılında kentte gerçekleşen büyük deprem başta Bayraklı semti olmak üzere, Karşıyaka ve Alsancak’ta etkili olmuştur. Bayraklı’da yıkılan pek çok apartman yapısı can kayıplarına neden olmuştur. Kentteki çok sayıda yapı oturulamaz duruma gelmiş ve bazı bölümler büyük ölçüde yeniden yapılanmıştır. Tüm bu afetler, tarihi kent dokusu içinde birçok yapının yok olmasına ya da hasar görmesine sebep olmuştur. Ancak, özellikle 19. Yüzyıl öncesindeki afetlerde yıkıma uğrayan tarihi yapılarla ilgili bilgiler oldukça kısıtlıdır. Bu çalışmada bölgesel olarak kent içinde hasar gören, değişime uğrayan alanlar kronolojik olarak değerlendirilecek ve yıkıma uğradığı bilinen anıtsal yapıların kent içindeki konumları tespit edilerek kent dokusunda ve siluetindeki değişim ortaya konulacaktır. Literatür araştırması, belge analizi ve tarihsel yöntem ile ele alınacak olan çalışmada, tarihsel süreçte afetlerin İzmir’in kentsel gelişimi üzerindeki etkisi, 2020 depremi sonrasındaki mevcut durum, güncel planlama kararları ve yapılaşmalar değerlendirilerek, kentin tarihi dokusunun korunması ve kıyı siluetinin geleceği bağlamında irdelenecektir.</em></p> Eti Akyüz Levi Umut Devrim Tunca Telif Hakkı (c) 2023 Eti Akyüz Levi- Umut Devrim Tunca https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 268 281 Kıyı Yerleşimlerinde Tarihsel Merkezin Dönüşümü: Meriç Nehri Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/285 <p><em>Antik dönemlerden itibaren birçok kent nehir kıyısı veya çevresi ile doğrudan ilişkilendirilmiştir. Bu durum Sanayi Devrimi’ne kadar tarımsal ve endüstriyel üretim işlevlerinin su kaynağına bağlı olması ile açıklanmaktadır. Balkanlarda başta Tuna olmak üzere nehir çevresinde fiziki gelişme kaydeden çok sayıda kıyı kenti bulunmaktadır. Bu çalışmada Balkan coğrafyası içerisinde olup günümüzde farklı ülke ve kültürleri buluşturan Meriç Nehri kıyısındaki kentler ele alınmaktadır. Meriç ve kolları ilkçağdan itibaren doğu-batı aksındaki karayollarına güzergâh oluşturmuştur. Roma’da Via Militaris, Osmanlı Dönemi’nde Orta Kol, Meriç vadisini izleyerek başkent İstanbul’u Edirne üzerinden Belgrad’a, buradan Avrupa’nın önemli merkezlerine bağlamıştır. Nehir, 19. yüzyıla kadar bir ulaşım yolu olarak kullanılmış, böylece İstanbul’u Edirne yoluyla Akdeniz’e bağlayan stratejik bir geçit haline gelmiştir. Meriç havzası tarih boyunca önemli bir nüfus barındırmış, nehrin kıyı şeridinde kurulan, Bulgaristan’da Pazarcık ve Filibe gibi şehirlerin yanı sıra Edirne de Meriç sayesinde ekonomik işlevler bakımından gelişmiştir. Çalışmanın amacı nehrin kentsel alan biçimlendirmedeki etkisinin sorgulanmasıdır. Araştırma kapsamında ilgili kentlere dair birincil kaynaklardan ve fiziki dönüşümü incelemek amacıyla tarihsel haritalardan yararlanılmıştır. Bildiride Pazarcık, Filibe ve Edirne’nin Meriç ile ilişkisi kapsamında merkez alanların morfolojik biçimlenmesi üzerinden, söz konusu yerleşimlerin tarihsel süreçteki dönüşümü incelenmektedir. İlk yerleşimlere sahne olduğu dönemlerde nehrin tek bir yakasına yerleşen Pazarcık, Filibe ve Edirne zaman içinde fiziki dönüşüme uğramış, günümüzde ise kıyı ile farklı ilişkiler kurulmuştur. Meriç, Edirne için coğrafi ve siyasi bir sınır haline gelirken, Filibe’nin fiziki genişlemesinde tetikleyici rol oynamakta; Pazarcık’ta ise kenti ikiye bölerek kentsel işlevlerin ayrılmasını sağlamaktadır. Demiryolunun gelişiyle birlikte yerleşim merkezlerinin konumu ve işlevi bakımından, aynı nehrin kıyısındaki bu üç kentte farklı morfolojik sonuçlara rastlanmaktadır. Kentlerin kıyılarında oluşan baskı azalmış, gelişen alanlar iç bölgelere kaymıştır. Meriç kıyı kentlerindeki fiziki dönüşümler, coğrafyanın meydana getirdiği ekonomik ve kültürel işlevlere göre şekillenmiştir. Tarih boyunca ticari faaliyetlerin sürdürüldüğü bir suyolu olarak kullanılan Meriç, kentlerin konumlanmasında ve biçimlenmesinde etkili olurken, endüstrileşme sonrasında kentsel gelişime katkısı azalmıştır.</em></p> Arif Mısırlı H. Burcu Özgüven Telif Hakkı (c) 2023 Arif Mısırlı- H. Burcu Özgüven https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 282 294 Geleneksel Kent Dokusunun Korunmasına Yönelik Sayısal Yöntem Önerisi: Ordu, Taşbaşı Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/353 <p><em>Geleneksel kent dokuları, oluşum ve gelişim süreçleri, kentsel sistemler, ölçek, kentsel yaşam, ekolojik değerler açısından çağdaş kentsel dokulardan ayrışmaktadır. Bina ve parsel ölçeğinden kent bütününe doğru geliştiği için insan ölçeği ve gereksinimlerinin hassas bir şekilde tasarıma dahil edildiği, özel ve kamusal mekanlar arasındaki ilişkinin dengeli bir şekilde kurulduğu, coğrafi ve mikro klima özelliklerine uygun dokular oluşmaktadır. Bu dokuların detaylı bir analizi kent karakterinin anlaşılması ve insana ve çevreye duyarlı yeni doku tasarımlarının geliştirilmesi için vazgeçilmez bir aşamadır. Bu araştırma kapsamında, Ordu İli, Altınordu İlçesi, Taşbaşı tarihi doku örnekleminde tarihi doku özellikleri incelenerek kimliği oluşturan bu özelliklerin korunarak alanın çağdaş koşullara ve yeni ihtiyaçlara sağlıklı ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi sürecinde yol gösteren bir yöntem oluşturmak amaçlamaktadır. Bu bağlamda tarihi doku, farklı ölçeklerde, çok disiplinli yaklaşımla, bütüncül olarak ve sayısal yöntemlerle incelenmekte ve öneriler getirilmektedir. Kullanılan sayısal yöntemler ile analiz ve simülasyon teknikleri standart analizlerin ötesinde çıkarımlar yapmaya, tarihi dokuyu birebir taklit etmeden, alanın iklimsel özellikleri dikkate alınarak enerji etkin çözümlerle mekânsal ilişkilerin ve görsel uyumun sağlanmasına imkan vermektedir. Alanda tarihsel gelişim süreci, coğrafi özellikleri, ulaşım sistemi ve yeşil sistem gibi doku bütününe yönelik analiz çalışmaları ile yapı tipolojileri, yapı adası, parsel, bina özellikleri, mimari detaylar eşzamanlı olarak yapılmış ve birbirleri ile ilişkilendirilerek incelenmiştir. Parsellerin, büyüklük, eğim, TAKS, KAKS, kullanım, tescil durumu, yapılaşma özelliklerine göre hiyerarşik kümelenme analizi yapılarak benzer özellikteki parseller gruplanmış, jeomorfolojik analizler sonucunda doku içerisinde farklı özelliklere sahip alt bölgeler belirlenmiştir. Yaz ve kış dönemleri için yapılan mikro klima analizlerinde tarihi dokunun bütün olarak termal konfor sınırları içerisinde olduğu görülmüştür. Topografya ve iklim ile ulaşım sistemi-yapı adası ve parsel biçimlenişi, mimari form arasındaki karşılıklı etkileşim görülebilmektedir. Tarihi dokunun yerle olan güçlü bağı ile oluşan morfolojik yapının yeni yapılaşma için önemli çözümler sunduğu görülmüştür.</em></p> H. Serdar Kaya Meltem Erdem Kaya S.Elif Serdar Yakut Mine Çiçek Duygu Duran Telif Hakkı (c) 2023 H. Serdar Kaya- Meltem Erdem Kaya- Elif Serdar Yakut- Mine Çiçek- Duygu Duran https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 295 309 Yeniden İşlevlendirilen Geleneksel Konutların Özgün Değer- Çağdaş Kullanım Bağlamında Mekânsal ve Yapısal Analizi: Muğla Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/292 <p><em>Yeniden işlevlendirme; kullanılmayan tarihi bir yapıya, özgün mekânsal ve yapısal özellikleri ile uyumlu çağdaş bir işlev vererek yaşatılmasını sağlayan bir koruma biçimidir. Yeni işlev belirlenirken yapının taşıdığı mimari, sosyal, kültürel ve çevresel değerlerin dikkate alınması, yapının özgünlüğünün bozulmadan geleceğe aktarılması çok önemlidir. Muğla kent merkezi antik dönemden bugüne sürekli yerleşim gören, Beylikler, Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi kentleşme biçimlerini özgün olarak günümüze taşıyan ve özellikle Osmanlı Dönemi geleneksel konut dokusunu özgün mekânsal karakterleriyle yaşatabilen canlı bir miras şehridir. “Kentsel Sit Alanı” olarak koruma altına alınmış geleneksel dokuda 406 adet tescilli, 534 adet asal yapı bulunmaktadır ve özellikle ticari alt merkez içinde ve yakınında bulunan tarihi yapıların hızla işlev değiştirdiği ve/veya yeni işlevler verilerek korunduğu izlenmektedir. Kentte giderek yaygınlaşan yeniden işlev vererek koruma müdahalesinin nasıl uygulandığı ve sonuçlarının etkinliği ise henüz bilinmemektedir. Bu çalışma kullanım dışı kalmış ve çağdaş bir işlev verilerek müdahale görmüş tarihi yapıların özgünlüğünü ne ölçüde sürdürebildiği üzerinedir. Araştırma kapsamında Muğla Kentsel Sit Alanında bulunan 10 adedi özel sektör, 8 adedi kamu kullanımı ve mülkiyetinde olan toplam 18 adet yeniden işlevlendirilen tarihi yapı incelenmiştir. Çalışma 3 aşamalı olarak yürütülmüştür; birinci aşamada yapıların özgün mimari özelliklerini belgeleyen, çizim, fotoğraf vb. belgelere ulaşılmış, ikinci aşamada yapıların aldığı yeni işlevlerle beraber gördükleri müdahaleler, mevcut kullanım ve mekânsal değişim analizleri yapılmış, üçüncü aşamada ise kullanıcılara kapalı ve açık uçlu sorulardan oluşan sözlü anketler uygulanmıştır. Tüm aşamalardan elde edilen veriler her bir yapı özelinde ve karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmamız sonucunda yeni işlev tipleri, bu işlevlerin yapılara uyum veya uyumsuzluk durumları, yeni işlevlerin sosyal, kültürel ve çevresel etkileri ile kullanıcı bakış açılarını içeren analiz paketleri elde edilmiştir. Bu analiz paketleri çağdaş koruma yaklaşımları ışığında yorumlanmış ve Muğla kenti başta olmak üzere, tarihi dokularda yeniden işlevlendirme uygulamasının yapılması durumunda karşılaşılabilecek olası sonuçlar ve çözümleri üzerine öneri setleri geliştirilmiştir.</em></p> Ayşenur Beken Zeynep Simay Gümüşlü Öncü Başoğlan Telif Hakkı (c) 2023 Ayşenur Beken- Zeynep Simay Gümüşlü- Öncü Başoğlan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 310 324 Şehri Çözümlemek: Çoklu Yöntem ve Farklı Bakış Açıları ile İstanbul Tarihi Yarımada’yı Okumak https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/366 <p><em>Bu araştırma, stratejik konumu ve tarihsel değerinin etkisiyle yüzyıllar boyunca göz önünde olan İstanbul'un tarihi çekirdeğine odaklanarak, kentsel formun karmaşıklığını çözümlemeyi amaçlamaktadır. Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan kent, her dönemin sonunda, dokusunda ve yapısında ciddi dönüşümler geçirmiştir ve bir sonraki nesil tarafından yeni kültüre ve günlük pratiklere uygun şekilde tekrardan inşa edilmiştir. Bu çalışmada kentsel değişimler, Conzenci gelenek bağlamında morfolojik bölgelerin belirlenmesinin yanı sıra mekân dizimi yöntemi ve Muratori perspektifinden ele alınmıştır. Çalışmada alana makro, mezo ve mikro olmak üzere üç farklı ölçekte yaklaşılmış ve her bir ölçekte çeşitli metot ve yöntemlerle analizler yapılmıştır. Tarihi yarımadanın tamamı (i), alanda çeşitli hiyerarşilerde tespit edilen morfolojik bölgeler (ii) ile semantik ve fonksiyonel özellikleriyle öne çıkan önemli yapılar (iii) olmak üzere farklı ölçeklerden irdelenmiştir. Alanın tamamı bir sistem olarak ele alınmış, bu kapsamda alnın mekânsal konfigürasyonu mekân dizim analizleriyle yorumlanmıştır. Muratori tarafından bir organizma olarak tanımlanan kent parçalara ayrılarak incelenmiştir. Kendi içinde homojen bir yapı sunarak çevresinden ayrışan kentsel alanları tespit etmede yararlanılan morfolojik bölgeleme, kentsel formun ana öğeleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. İlk olarak, kent formunun zaman içindeki genişlemesi, her dönemin kentsel öğeleri ve bunların farklılıkları ortaya koyulmuş ve devamında mekân dizim yöntemi yardımıyla araştırılmıştır. İkinci olarak, tarihi yarımadanın uç kısmında konumlanan ve müzeler bölgesi olarak da bilinen Sultanahmet Arkeolojik Parkı analiz edilmiştir. Son olarak, araştırmada çizge teorisi (j-grafiği) yardımıyla Bizans ve Osmanlı saraylarının planları üzerinden kültürel dönüşümlerin yapılı çevreye yansıması incelenmiştir. Bu alana ev sahipliği yapan bütün medeniyetler farklı kentsel yaşam tecrübeleri üretmiş, alanı kendi kültür ve pratiklerine göre dönüştürmüşlerdir. Üç farklı morfolojik yöntem, İstanbul’un tarihi merkezini çözümlemek üzere uygulanmıştır. Bu çalışma, içselci, normatif ve bilişsel yöntemlerle alandaki geçişleri ve kent formundaki kültürel izleri daha iyi anlamayı sağlamaktadır.</em></p> Ayşe Sema Kubat İrem Kurtuluş Ezgi Küçük Çalışkan Telif Hakkı (c) 2023 Ayşe Sema Kubat- İrem Kurtuluş- Ezgi Küçük Çalışkan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 325 331 Kentsel Mekânsal Gelişim ile Ekonomik Faaliyetlerin Mekânsal ve Organizasyonel Yapıları Arasındaki İlişki: Gaziantep Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/296 <p><em>Kentsel mekânın gelişimi idari, siyasi, ekonomik ve çevresel yapı, ulaşım ağları ve iletişim teknolojileri gibi pek çok faktörden etkilenmektedir. Yapılan çalışmalar ekonomik faaliyetlerde gömülü olan sosyal yapının örgütlenme biçimi ile kentsel mekân kullanımı arasında önemli bağlantılar olduğunu göstermektedir. 1950li yıllardan bugüne kadar devinim gösteren sanayi sektörünün mekânsal ve organizasyonel yapısı kentin mekânsal gelişimini etkilemektedir. Özellikle ulaşım ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle, üretim sürecinde mekâna bağlılığı azaltmaya yönelik çeşitli arayışlar söz konusu olmaktadır. Bu çalışma kentsel mekânsal gelişim ile ekonomik faaliyetlerin mekânsal ve organizasyonel yapıları arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır. Çalışmanın amacı, kentin mekânsal gelişimi ile sanayi faaliyetlerinin yer seçimi ve organizasyonel yapıları arasındaki ilişkiyi Gaziantep özelinde irdelemektir. Alan çalışması kapsamında, Türkiye’nin önemli sanayi metropollerinden olan Gaziantep ilinin seçilmesinde, Gaziantep’in sanayi tabanlı bir kentsel gelişim izlemesi, sanayi sektöründe sahip olduğu öncü rol, İpekyolu ve bulunduğu konum potansiyelleri etkili olmuştur. Çalışmanın konusu ve amacı kapsamında, nicel ve nitel araştırma tekniklerinin bir arada olduğu karma yöntemli araştırma deseni kullanılmıştır. Çalışmanın yöntem adımları şu şekildedir: i) nüfusa dayalı kentsel mekânsal morfolojinin belirlenmesi, ii) kentteki sanayi odaklarının firma adres verileri üzerinden tespiti, iii) bu odaklardaki firma sektör verileri üzerinden LQ analizi ile sektörel uzmanlaşmalarının belirlenmesi, iv) sanayi ve kent gelişiminin (kentsel kullanımlar ve makro form açısından) tarihsel süreçteki oluşumunu ve birbiri ile etkileşimini sözlü tarih çalışmasıyla ortaya koyarak, sanayinin ve kentin mekânsal gelişme dinamiklerinin bir arada değerlendirilmesi. Çalışmanın veri tabanı Gaziantep Sanayi Odası'ndan alınan kentin sanayi yapısına yönelik verilerden oluşmaktadır. Ayrıca sözlü tarih çalışması için teknik mesleğe mensup ve alanında uzman dokuz kişi ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, bir yandan kentteki sanayi odakları ile kentsel mekânsal gelişim arasındaki etkileşim ortaya koyulurken, diğer yandan söz konusu etkileşim uzman bakış açısıyla tarihsel süreçte değerlendirilmiştir.</em></p> İrem Okuducu Başyağcı N. Aydan Sat Telif Hakkı (c) 2023 İrem Okuducu Başyağcı- Prof. Dr. https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 332 348 Kentsel Köşelerin Morfolojik Özelliklerinin Kentin Sosyal Kullanımına Etkisi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/301 <p><em>Kentsel dokuda iki sokağın kesişimiyle oluşan köşeler, insanların karşılaştıkları bir buluşma noktasıdır ve kent formu içerisinde fiziksel öneme sahiptir. Kentsel dokunun kırılma noktası olarak tanımlanan köşelerin morfolojisinin kentlinin sosyal yaşamına etkisi üzerine araştırma sorusunu ve hipotezini temellendiren çalışmada, kentsel köşelerin kent yaşamındaki fiziksel ve sosyal varlığı irdelenmiştir. Bu anlamda çalışmanın amacı, kentsel köşelerin morfolojik özellikleri ile kentli yaşamının sosyalleşme potansiyelleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda kentsel köşelerin morfolojik gruplandırması; literatür incelemelerinde kentsel köşelerin morfolojik sınıflandırmasından elde edilen;</em></p> <ul> <li><em>Köşe parselde doluluk boşluk ilişkisi </em> <ul> <li><em>Yarı açık (köşe binanın parselin bir kısmına oturması) </em></li> <li><em>Kapalı (köşe binanın parselin şekli ile bütünleşmesi)</em></li> </ul> </li> <li><em>Köşe binanın tanımladığı kent boşluğunun niteliği, </em> <ul> <li><em>Meydan (köşe binanın tanımladığı kent köşesinin bir meydana açılması)</em></li> <li><em>Sokak (köşe binanın tanımladığı kent köşesinde iki sokağın kesişmesi)</em></li> </ul> </li> <li><em>Köşe parsel-bina ilişkisi </em> <ul> <li><em>Bina Girişi Köşeden </em></li> <li><em>Bina Girişi Yoldan</em></li> </ul> </li> <li><em>Köşe parsel açısı (dik açılı, dar açılı, geniş açılı) olmak üzere dört ana başlıkta incelenmiş, belirtilen morfolojik sınıflandırmaya göre seçilen 25 adet köşe bina, kullanıcı anlamı üzerinden analiz edilmiştir. </em></li> </ul> <p><em>Çalışma kapsamında ayrıca insanların bir olay, nesne veya deneyim hakkındaki görüşlerini keşfetmek amacıyla, kullanıcının zihnindeki kavramları anlamaya dayanan (Sanoff, 1991) ″Çoklu Sınıflandırma Yöntemi″ kullanılarak, kullanıcı bağlamında kentin sosyal yaşamına ilişkin izler aranmıştır. Elde edilen anlamsal sınıflandırma sonucunda sosyallik vurgusu barındıran kavramların hangi binalar ile ilişkilendirildiği tespit edilmiş ve kentsel morfolojik özellikler bakımından karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, kent kullanıcılarının hafızasında yer alan ve kent imgesi oluşturmaya yarayan köşe binaların kullanıcı algısı üzerinden tartışıldığı bu çalışmada, kentsel morfolojik özelliklerin kentsel köşelerin kullanıcı anlamına etkisi olduğu hipotezi belli noktalarda doğrulanmış, ancak kentsel morfolojik özelliklerden belirli bir tanesinin anlamlı bir şekilde öne çıktığı görülmemiş, dengeli bir şekilde sosyallik anlamına etkisi olduğu tespit edilmiştir.</em></p> Nur Yılmaz Fazilet Duygu Saban Telif Hakkı (c) 2023 Nur Yılmaz- Fazilet Duygu Saban https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 349 358 Kent Morfolojisinin Değişiminde Yüksek Yapıların Rolü: İzmir Kent Araştırmaları https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/309 <p><em>Türkiye’de kentleşme politikalarında kritik tarih 1965’tir. Kat mülkiyeti kanununun çıkması ile birlikte kentlerde yapı tipolojisi değişmeye başlamış, bu değişim biçimsel kent belleğini etkilemiştir. Kat mülkiyeti kanununun etkileri sonucu müstakil yapıların yerlerini, apartman tipi yapılar almaya başlamıştır. Günümüzde apartman tipi konut yüksekliklerinin giderek arttığı ve nihai olarak yüksek yapılaşmanın görüldüğü durumlar bulunmaktadır. Bu morfolojik dönüşüm sürecinin kent kullanıcısına olumlu ya da olumsuz yansımaları olmuştur. 19. yüzyılın sonunda Amerika’da önceleri çalışma, sonraları barınma ihtiyacı nedeniyle karşımıza çıkan yüksek yapı tipolojisi, Türkiye’de ancak 20. Yüzyılın ikinci yarısında görülmeye başlamıştır. Türkiye’de ilk örneklerinin özellikle büyük kentlerde görüldüğü yüksek yapılar, devasa kütleleri ile yakın çevre/kent morfolojisi üzerinde önemli değişimler ortaya koymuştur. Uygulanan kentsel politikalar nedeniyle yüksek yapıların tekil ya da bölgesel inşa edildiği örnekler görmek olasıdır. İzmir kenti için de süreç benzer şekilde ilerlemektedir. Ancak İzmir’de 2000’li yılların başına kadar az sayıda tekil yüksek yapı inşası görülmekteyken, günümüzde yüksek yapı inşası son derece hız kazanmış, çok sayıda yüksek yapı, kent merkezi silüetinde etkin hale gelmiştir. İzmir kenti silüetinde yaşanan bu değişim araştırmanın ana konusunu oluşturmaktadır. Bu araştırmanın sorusu; yapı tipolojilerine bağlı olarak kentlerin morfolojik değişimlerine yönelik ön görü oluşturmak amacıyla, kent belleğinde yer alan kent morfolojisinin, inşa edilen yüksek yapılar ile nasıl değiştiği olarak belirlenmiştir. Araştırma sonunda yapı tipolojileri ile (özellikle yüksek yapılar) kentsel bellek arasındaki morfolojik ilişkiye bağlı farkındalık geliştirilmesi de amaçlanmaktadır. Araştırmanın yöntemi, İzmir kent merkezinde yüksek yapıların tekil ya da bölgesel inşa edildikleri çevrede geçmişten günümüze kadar yaşanan morfolojik sürecin kesit düzleminde analizine dayanmaktadır. Analizler için Alsancak ve Salhane bölgelerinde kalan yüksek yapıların yakın çevreleri morfolojik kırılma zamanlarına göre tipolojik kesitlere çevrilmiştir. Bu yöntemde geçmiş ve güncel imar haritaları ile uydu görüntülerinden faydalanılmış, kesit ve plan ölçüleri aslına uygun şekilde aktarılmıştır. Araştırmanın son kısmında ise İzmir’de gelecekte yaşanabilecek olası morfolojik değişimler tartışılmaktadır.</em></p> Ahmet İlker Yalıner Hasan Begeç Telif Hakkı (c) 2023 Ahmet İlker Yalıner- Hasan Begeç https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 359 369 Antalya Kent Merkezinin Zamansal Gelişiminin Fraktal Boyut Yöntemi ile İncelenmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/276 <p><em>Kentler, ekonomik, sosyal ve fiziksel çevrenin etkileşimi ile oluşan karmaşık ve dinamik sistemlerdir. Kentler büyüdükçe karmaşık yapıları artmakta ve birçok sorun meydana gelebilmektedir. Kentsel yapılardaki sorunları çözmek ve kontrollü kentsel büyümenin sağlanabilmesi için kapsamlı ve uzun vadeli mekânsal planlar hazırlanmaktadır. Bu planlarla alınan kararlar, kentsel gelişimi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilmekte, kentler bu kararlarla farklı büyüme süreçleri geçirebilmektedir. Bu sebeple planlama kararları doğrultusunda kentlerin zamansal gelişimini incelemek, yeni yapılacak planların kentlerin büyümesini nasıl etkileyeceğini öngörmek açısından önemlidir. Buradan yola çıkarak bu çalışmada hızlı bir kentleşme süreci geçiren Antalya'nın kentsel gelişiminin planlama kararları doğrultusunda incelenmesi amaçlanmaktadır. Antalya'nın ulusal ve uluslararası düzeyde bir çekim noktası haline gelmesi ile hızlı bir yapılaşma süreci geçirmiş olması ve günümüzde göç almaya devam etmesi sebebiyle yeni planlama kararlarına ihtiyaç olacağının düşünülmesi bu kentin çalışma alanı olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Çalışmada, kentsel gelişme sürecini analiz ederek sürecin özelliklerinin belirlenmesine imkân sağlayan ve morfolojik analiz yöntemlerinden biri olan fraktal boyut yöntemi kullanılarak, Antalya kent merkezinin 1990 yılı sonrasındaki kentsel gelişme süreci analiz edilerek, planlama kararları ekseninde kentsel gelişme süreci tartışılmaktadır. Araştırmanın sonucunda Antalya’nın en hızlı kentsel gelişim sürecini 1990-2000 yılları arasında yaşadığı tespit edilmiştir. Ayrıca kentin fraktal değerinin en çok bu dönem aralığında arttığı belirlenmiştir. Bu dönemde kent merkezi etrafında hızla kompaktlaşan bir kentsel yapıya sahip olan Antalya’nın sonraki dönemlerde doğu-batı kıyı şeridi ve kuzeybatı kentsel koridoru boyunca yayılma eğilimine girdiği sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan yatırımların etkisiyle kentte farklı biçimlerde yayılmaların meydana gelebileceğini gösteren bu çalışmanın, planlama kararlarının kentlerin gelişimleri üzerindeki uzun vadeli etkilerini ortaya çıkarmak ve gelecekteki olası etkilerini tartışabilmek için önemli olduğu düşünülmektedir.</em></p> Şerife Betül Çetinkaya Kenan Çolak Ziya Gençel Telif Hakkı (c) 2023 Şerife Betül Çetinkaya- Kenan Çolak- Ziya Gençel https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 370 379 Turizmin Çeper Kuşak Alanları Üzerindeki Etkilerinin Keşfedilmesi: Antalya, Türkiye https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/251 <p><em>Turizm; kentlerin zaman içerisinde yeni gelişim kararlarına bağlı olarak fiziksel değişimlere uğramasında önemli olan etkenlerden birisidir. Birçok medeniyetin birleşik izlerini hala koruyan ve Türkiye’nin en önemli turizm kentlerinden biri olan Antalya’da; artan turizm faaliyetleri ile ilişkili olarak kent formunda ve özellikle çeper kuşak alanlarında önemli değişimlerin meydana geldiği gözlemlenmektedir. Bu çalışma, Antalya'da artan turizm faaliyetleri sonucunda çeper kuşak alanlarında meydana gelen dönüşümleri ele alarak, turizm ve çeper kuşak alanları arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçlamaktadır. Antalya'da ilk yerleşim surların içinde kalan Kaleiçi’nde başlamış, kent uzun yıllar çok fazla büyümemiş ve turizm yatırımları ve kararları nedeniyle 1980'den sonra ciddi değişimlere uğramıştır. Bu çalışmada Antalya'nın 1920 Scarpa haritasından 2021 uydu görüntüsüne kadar farklı yıllara ait planları incelenerek arazi kullanım analizleri yapılmıştır. Bu analizlerde Antalya’nın farklı yıllara ait çeper kuşak alanları belirlenmiş ve bu haritalar üst üste çakıştırılarak çeper kuşak alanlarındaki dönüşümler ve turizm ile ilişkisi analiz edilmiştir. Ardından bu yöntem Kaleiçi’ne odaklanılarak detaylandırılmıştır ve turistik-tarihi kentte çeper kuşak alanlarının değişimi değerlendirilerek literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda hızlı gelişme ve yeni turizm alanlarına duyulan ihtiyaçlar sonucunda çeper kuşak alanlarının planlama alanı olarak görüldüğü ve karakteristik değişimlere uğradığı belirlenmiştir. İlk yerleşim yeri olan Kaleiçi çevresinde daha çok düşük yoğunluklu konut ve tarımsal özellik gösteren çeper kuşak alanları bulunurken, turizm kararları ile bu alanlar turizme yönelik yapılaşma ve yerleşim alanlarına dönüşmüştür. Ayrıca değişen sosyo-kültürel yapı ve arazi kullanımları sonucunda geleneksel Kaleiçi tarihi evleri ve sokak dokusunun etkilendiği ve yoğun turizm gelişiminin Kaleiçi’nin kentsel kimliğine tehdit oluşturduğu gözlemlenmiştir. Antalya’nın kıyı bölgesindeki çeper kuşak alanları ise turizmle birlikte arazi değerlerinin artması sonucunda karakteristik değişimlere uğramıştır.</em></p> İrem Oğuz Ayşe Sema Kubat H.Serdar Kaya Telif Hakkı (c) 2023 İrem Oğuz- Ayşe Sema Kubat- H.Serdar Kaya https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 380 393 Demiryollarının Kent Formu Gelişimine Etkisi: Mudanya Bursa Demiryolu Hattı Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/212 <p><em>Sanayi devrimi ile birlikte artan üretim demiryolu taşımacılığının gelişimine yol açmış, bu gelişim de şehirler arası bağlantıların kurulması ve buna bağlı olarak kent formlarının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Anadolu’da batı dünyasına kıyasla geç yapılandırılan demiryolları, Cumhuriyet’in erken dönemlerinde atılımlar yapılarak büyük potansiyele ulaştırılmış, fakat 20. Yüzyılın ikinci yarısında dönemin siyasi politikaları doğrultusunda geri planda bırakılmıştır. Yaklaşık 60 yıl süre ile faaliyet gösteren Mudanya demiryolu hattı, Bursa kent formunun şekillenmesinde oldukça etkili rol oynamıştır. Şehrin gelişim eksenlerinin Bursa Ovası içerisinde dört ana aksta gelişim gösterdiği ve çok merkezli bir kent formuna doğru dönüştüğü görülmektedir. Bu yayılmalardan biri kuzeybatı yönünde Mudanya’ya doğru uzanmaktadır. Araştırma, Bursa kentinin yayılma sürecinde etkili bir bileşen olan Mudanya-Bursa arasındaki demiryolu hattının kent formu üzerindeki yönlendirici etkisini incelemek üzere makro ve mezo düzeyde olmak üzere iki aşamada kurgulanmıştır. Çalışmanın birinci aşamasında literatürdeki ulaşım ve kent formu etkileşimi çerçevesine göre Bursa şehir formu yayılımının ulaşım ekseninde dört ana döneme göre şekillendiği ortaya konmuştur: (I) Yürümenin etkin olduğu kale ile çevrelenen çekirdek dönem, (II) Erken Osmanlı döneminde yerleşmenin sur dışına yayılmaya başlaması, (III) Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet döneminde Mudanya tren hattı ile birlikte yük ve insan taşımacılığının yerleşim sınırlarını genişletmesi, (IV) Geç Cumhuriyet ve 21. Yüzyıldaki gelişmeler ile birlikte otomobil ve otoyolların yaygınlaşması. İkinci aşamada ise Mudanya demiryolu hattının kent morfolojisi üzerinde mezo ölçekte etkileri üç alt bölüm ekseninde incelenmiştir: (I) Merkez alt bölgesi, (II) Nilüfer alt bölgesi, (III) Mudanya alt bölgesi. Yapılan inceleme sonucunda eski hattın merkez alt bölgesi içerisinde kalan sokak dokusu olarak varlığını koruduğu ve arazi kullanım ile kentsel ulaşım akslarına olan etkisi tespit edilmiştir. Mudanya demiryolu hattının aktif döneminde kent formunun gelişimini makro ve mezo ölçekte etkilediği anlaşılmış, günümüzde kaldırılmış olmasına rağmen bu sonuçların sürekli olduğu görülmüş ve gelecekte demiryolu yatırımları başta olmak üzere ulaşım gelişmelerinin benzer bir etkiye sahip olacağı öngörülmüştür.</em></p> Ali Yılmaz Eren Kürkçüoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Ali Yılmaz- Eren Kürkçüoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 394 403 Mekânsal Sansür: Kentte Marjinalliğin Morfolojik İncelemesi, Adana Genelevi Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/223 <p><em>Kent, mekânsal dokuyu oluşturan çok sayıda tipolojik form elemanı ve birçok farklı programatik katmanla birlikte insan uygarlığının ürettiği en karmaşık yapıya sahip oluşumdur. Modern kentlerde doku, yerel otoriteler ve devlet tarafından kontrol edilen standartlaştırılmış ve sterilize edilmiş mekânsal düzenler aracılığıyla yeniden üretilir. Bu bağlamda kent içerisinde yer alan marjinal alanlar (gecekondu bölgeleri, mülteci kampları, genelevler vb.), ‘meşru’ mekân dizimin kesintiye uğradığı ve deforme olduğu sapmalar olarak görülür. Marjinal mekanlar korkuya, ahlaki kaygılara ve şehrin imajına tehdit oluşturduğundan bir tür arınma stratejilerine dayalı kentsel politikalara maruz kalmaktadır. Bu bağlamda genelevler, tarihsel açıdan oldukça eski bir marjinal kentsel alan türü olarak, kamu düzenini sağlamak adına sistematik olarak farklı ahlaki temizlik biçimlerine tabi olagelmiştir Dışlama, tecrit, yerinden etme ve gizleme, bu “ahlaksız” bölgeleri ahlaki çoğunluğun gözünden ve bilincinden uzak tutmayı amaçlayan politika yapıcıların temel araçları arasındadır. Bu çalışma, Türkiye'deki yasal genelevler örneğinde, marjinal mekanların mekânsal dışlanması sorununa ve bu mekanlar alansallaşma dinamiklerine odaklanmaktadır. Kentsel kusur olarak kavramsallaştırdığımız bu marjinal mekânın morfolojik karakterini ortaya çıkarmak için ilk olarak Türkiye’deki aktif genelevlerin kentsel doku içindeki konumsal (merkez, iç çeper ve dış çeper) ilişkileri ve mekânsal yapıları analiz edilmiştir. Ülke genelinde örnekler üzerinden genel çerçevenin oluşturulmasının ardından Adana Genelevine yönelik bir odak çalışması yapılmıştır. Örneklem alanı, çok ölçekli bir bakış açısıyla yer seçim süreçleri, mekânsal yapı, mekân dizimi, arazi kullanım örüntüsü, görünürlük, tipo-morfolojik özellikleri ve sınır koşulları açısından incelenmiştir. Ayrıca, genelevin maruz kaldığı sosyopolitik tavır, dışlayıcı söylemler ve yerinden edilme pratikleri bir süreç olarak ele alınmış ve genelevlere yönelik ‘mekânsal sansür’ uygulamaları açığa çıkarılmıştır. Bu bağlamda araştırma, konuyla ilgili olarak var olan sınırlı bilginin birikimini sosyolojik bakış açısından morfolojik bakışa genişleterek geliştirmeyi amaçlamaktadır.</em></p> Büşra İnce Olgu Çalışkan Telif Hakkı (c) 2023 Büşra İnce- Olgu Çalışkan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 404 420 Kentsel Ürünlerin Tasarlanmasında Bir Paradigma Olarak Kimlik Kodları https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/297 <p><em>Kentler de tıpkı diğer organizmalar gibi var olurlar, yaşarlar, yok olurlar veya yeni formlara bürünerek dönüşmeye devam ederler. Bu döngü içerisindeki fiziksel mekanlar, kullanıcısı olan birey ve toplumsal grupların birtakım değerlerinden ve birikimlerinden bağımsız biçimde ortaya çıkamazlar. Fiziksel mekanı bir yer olmaktan ayıran ve ona anlam ve devamında içerisinde yaşayanlar adına aidiyet atfeden en önemli etken bireyin mekan ile olan psiko-sosyal tutarlılığının sağlanmasıdır. Bu tutarlılığı ortaya koyacak en önemli veri grubu da tasarımın kodlarından biri olan kimlik kavramıdır. Kimlik kavramı hem bireyin hem de kentin sosyal yapısını var eden toplumsal grupların bileşenlerini doğru okuyabilmek adına bir başlangıç noktasını ortaya koyar. Tasarımcı ele alacağı kentsel ürünün tasarlanma eylemi sürecine başladığında özne-nesne etkileşiminin tutarlı ve beklenen yönde olması açısından kimlik kodlarını analiz eden bir veri grubunu da değerlendirme sürecine dahil etmelidir. Ele alınan bu kodlar tasarlanan ürünün konumlanacağı fiziksel mekan ve kullanıcı ile tutarlı bir bütünlük oluşturması açısından önemli bir rol üstlenmektedir. Kentsel morfoloji analizi bağlamında kullanıcı odaklı olarak ele alınan bu çalışmada, kentin fiziksel formunun parçalarından biri olan kentsel donatıların tasarlanma sürecine dahil edilmesi bir gereklilik olarak görülen kimlik kavramının kullanıcı-nesne tutarlılığı çerçevesinde ele alınması ve irdelenmesi çalışmanın kavramsal çerçevesini oluşturacak ve kentsel morfolojinin sosyal bağlamı kapsamında ele alınan tartışmalara endüstriyel tasarım disiplininin perspektifi ile katkı sunacaktır. Çalışmanın temel önermesi kentlerin kullanıcısı olarak ifade edebileceğimiz bireylerin bellek ve tutum sürecinin bir yansıması olan kimlik kavramının tasarım düşüncesinin somut çıktısı olan ürünlere yansımasının tutarlı bir biçimde olması gerekliliğidir. Bu kapsamda Hartmann'ın ontolojik çerçevede ele alınan ürün ve anlam ilişkisinin irdelenme metodu bağlamında dünyanın farklı bölgelerinden seçilen kentsel donatılar üzerinden yapılan irdelemeler ve tartışmalar çalışmanın yöntemini ortaya koyacaktır. Sonuç olarak ise tasarlanan nesnelerin kentsel mekan ile olan tutarlı bütünlüğünün ve okunabilir nesnelerin kullanıcısı ile olan doğru etkileşiminin kurgulanabilmesi adına temel gereklilikler ve sürdürülmesi gereken yaklaşımlar ortaya konacaktır.</em></p> Atakan Baş Serkan Güneş Ezgi Kahraman Abdullah Toğay Telif Hakkı (c) 2023 Atakan Baş- Serkan Güneş- Ezgi Kahraman- Abdullah Toğay https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 421 431 Kentsel Morfolojiyi Mimarlık Üzerinden Düşünmek: “Dönüştürücü-Onarım” Merkezli Kentsel Müdahale Yaklaşımı https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/298 <p><em>Hali hazırda dünya nüfusunun çoğunluğunun kentlerde yaşadığı ve bu oranın giderek artacağı olgusu, kentlerin politik, ekonomik ve sosyal bakımdan bir laboratuvar ve rekabet alanı olmalarını kaçınılmaz kılar. Küreselleşmenin neoliberal politik ekonomisi, ulusal, bölgesel ya da yerel bağlamlar içerisinde gömülü olarak işleyen ve devralınan kurumsal çerçevelere göre biçimlenen sosyo-mekânsal bir dönüşüm süreci olarak kentlerde işler. Bu süreçte mevcut kurumsal düzenleme ve siyasal uzlaşmalar, yeni politika programları ile tahrip edilerek piyasa odaklı ekonomik büyüme, metalaştırma ve sermaye merkezli yönetim için gerekli yeni altyapılar inşa edilir. Kentsel mekânlar, bu sürecin taleplerine göre yeniden biçimlendirilir. Dolayısıyla yeniden inşa sürecinin dinamiği, sermaye dolaşımını arttırmak için sürekli talebin oluşturulmasıdır. Bu durum, kentsel mekânın gelişiminde düzensizlikler oluşturur. Bu yaklaşım piyasa odaklı dönüşüm mantığı olarak gerçek ekonomik ve sosyal ihtiyaçlardan çok elitist varsayımlar ve bürokratik dinamikler üzerine eğilir. Kentleşme pratiklerinde işlevi bu aktörler arasındaki dengeyi ve uzlaşıyı kurmak olan profesyonel disiplinlerin tasarım fikirleri de bu varsayım ve dinamiklere göre şekillenir. Farklı bağlam ve koşullarda gerçekleşmesine rağmen mevcut kentleşme pratiklerinin neoliberal politik ekonomi mantığıyla işlemesi ve yıkıp yeniden yapmaya dayalı olması, mekânsal farklılıkları ve çeşitliliği tahrip ederek homojen mekânsal sonuçlar üretir ve kentsel morfolojinin heterojen çoğulcu yapısını zedeler. Dolayısıyla bu bildiri, mevcut kentleşme dinamikleri yerine, mimarlık ediminin, doğrudan kentleşme sürecine, dolaylı olarak da kentsel morfolojinin evrilmesine, alternatif bir onarım modeli olabilmesini, -karşılaştırmalı kavramsal bir tartışmayla- argümanlaştırır. Mimarlık pratiğinin, kentin politik ve biçimsel projesinin ilişkisel yapısını merkeze alan bir “dönüştürücü-onarım” yaklaşımıyla kentsel morfolojinin sosyo-mekânsal bağlamların heterojen yapısına göre yeniden biçim kazanabileceği potansiyeline odaklanır. Bütünü önceden kuran ve bu bütüne göre boşlukları nesnelerle dolduran üstten bir planlama yaklaşımı yerine kentin mikro alanlarını iç dinamiklerle düzenleyen ve bu alanların farklılığını kentin genelinde belirginleştirerek birbirine eklemleyen içerden bir kent mimarlığını tartışmaya açar. </em></p> <p><em> </em></p> Hüseyin Dikmen Burak Asiliskender Sinan Akyüz Telif Hakkı (c) 2023 Hüseyin Dikmen- Burak Asiliskender- Sinan Akyüz https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 432 441 Başkent Yapılarında Mekânsal Analiz https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/321 <p><em>Kentteki mekân bütüncül yaklaşımla her bir mekân organizasyonu ile birlikte ele alınmaktadır. Çalışmada Ankara örneği, Türkiye’nin başkenti olması ve kimlik kazanması ile mekân organizasyon ögelerinin özgün olması itibariyle ele alınmıştır. Başkent Ankara 1923-1960 yıllarına kadar Ulus-Kızılay aksı ve çevresi başkent fonksiyonları ile etki alanı içerisinde iken 1957 tarihi ile tespit edilen başkent fonksiyonları tek odak içerisinde yer almamakta ve Ankara için yayılım göstermektedir. Ankara 1990 Nazım İmar Planı doğrultusunda kuzey-güney aksı dışında yeni bir aks öngörüsü ile batı aksı üzerinde de yoğunlaşmıştır. Bu aks değişimi kentteki başkent fonksiyonlarının doğrultusunda olmuştur. Her bir başkent yapısının ulaşım güzergâhları ile mekân izleri tespit edilerek “odak noktası” kavramı istatistiksel analizler ve mekân okumaları ile mümkün kılınarak sınırlandırılmıştır. Kentteki simgeler ile algıda önemli bir yer edinilmekte ve bireyler için uyarıcı niteliğinde gözlenerek kent kültürü ile ilişki içerisinde olmaktadır. Çalışmanın evrenini mekân kullanıcıları oluşturması ile ilk başkent yapılarının yer aldığı (Bayındırlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Yargıtay ve Meclis Binaları) ve -hükümet kartiyesi- ve Ulus Kızılay aksı seçilmiş olup; uygulanan anketler ile analizler elde edilmiştir. Söz konusu anket sonucunda bireylerin mekandaki odak noktası ve merkez tanımı, başkent kavramının mekandaki izlerinin tanımı, yapı bazlı özgün başkent yapısı tespiti, Ankara merkez değişimi (bölgelerin belirlenmesi), yer seçiminde etkili olan sebepler, yer seçiminde başkent yapılarına yakın/uzak olma talepleri, istihdam alanlarının başkent yapıları ile ilişkisi ortaya konulmuştur. Saha çalışması ile başkent yapıları mekânda yer seçimleri ile bireylerin mekân kimliklerini tanımlama gücünün yüksek bir ilişki içerisinde olduğu görülmüştür. Bireylerin geçmişten bugüne mekânı kullanımı, kazanımı ve aktarımı ele alınan çalışmada kimlik kazandıran her bir yapının yer değişimi irdelenerek bireyler üzerindeki etkisi de sorgulanmıştır. Bireysel uygulanan anket; mekanın kullanıcılarına uygulanmış olup; alanda seçili binalarda çalışanların dönemlerin ilerlemesine yönelik analizi gözlenmiştir. Çalışma ile özgün ve tekil yapıların yer seçiminin kentteki yönelimini etkilediği ve ekonomik öngörüler ile mekanlarda çekim noktası oluşturduğu tespit edilmiştir. </em></p> Toygun Atasoy Parla Güneş Yeşim Tanrıvermiş Telif Hakkı (c) 2023 Toygun Atasoy- Parla Güneş- Yeşim Tanrıvermiş https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 442 449 Çatalhöyük’ten Milet’li Hippodamus’a, Bergama’dan New York’a Izgara (Grid) Planların Evrimi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/262 <p><em>Grid planları, kentsel morfoloji araştırmalarının odak noktalarından biridir. Grid planları, düzenli bir ızgara şemasına dayanan kent planlama biçimleridir. Bu planlama biçimi, antik dönemlerde bile kullanılmıştır. Örneğin, MÖ 5. Yüzyılda İyonyalı Hippodamus, Milet kentinde grid planlı bir kent tasarımı geliştirmiş olan önemli bir isimdir. Bu planlama biçimi, Roma İmparatorluğu döneminde de popülerlik kazanmıştır. Özellikle, Roma'da grid planlı kentlerin kurulması, İmparator Augustus döneminde yaygınlaşmıştır. Bu makalenin amacı, dünya tarihinin en eski yerleşimlerinden biri olan Çatalhöyük'teki duvar resminden yola çıkarak, Hippodamus tarafından geliştirilen Grid Plan tipolojisinin tarihi ve gelişimi üzerine odaklanmaktır. Bu bağlamda, Miletli Hippodamus'un Grid Plan tasarımının tarihçesi ve uygulanması, antik kentlerden Bergama ve modern New York'un planlama tarihçesi de araştırılmıştır. Makale, Grid Plan'ın kent formu ve morfolojik evrimini haritalar ve planlar üzerinden incelerken, çağdaş planlama alanında kentsel morfolojinin önemli bir yer tuttuğuna vurgu yapmaktadır. Araştırma, Grid Plan ve kent morfolojisiyle ilgili literatür araştırması yaparak, örnek kentlerin gelişimini, var olan planlar, hava fotoğrafları ve fotografik belgeler kullanarak incelemiştir. Sonuç ve değerlendirme bölümünde ise, elde edilen Grid Plan tipolojilerinin kent makro formu içindeki evrimi, birkaç tipik plan karşılaştırması yapılarak gösterilmiştir.</em></p> İrem Yurday Mehmet Tunçer Telif Hakkı (c) 2023 İrem Yurday- Mehmet Tunçer https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 450 462 Palimpsest Yerleşimlerde Morfolojik Okuma: Frig Yerleşimleri https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/307 <p><em>Anadolu'nun çok önemli bir uygarlığı olan M.Ö.13. yy. ile M.Ö. 6. yy. arasında varlığını gösteren Frigler; tarım, ticaret, mobilyacılık, müzik, mimarlık alanında oldukça gelişmiştir. Günümüzde Frig uygarlığıyla tek ilişki, KTB tarafından 2011 yılında kültür turizmi bölgesi ilan edilen Frig vadisi ve Kral yolu üzerinden kurulmaktadır. Postmodern dönemde marka değer üretme çabasıyla birlikte tüketim nesnesi haline gelen kültürel mirasın; parçacıl bir yaklaşımla paket olarak turizme sunulması, Anadolu'da palimpsest kültürlerin birbirinden ayrıştırılarak ele alındığının göstergesidir. Günümüzde palimpsest bir kurguda var olan Anadolu’nun, Frigler gibi pek çok uygarlığı barındırdığı ve bu uygarlıkların birbirilerini etkiledikleri görülmektedir. Friglerin de Hititlerin kentsel kurgusu üzerine yerleşerek varlığını oluşturduğunu, Frig-Hitit uygarlıkları arasındaki tipolojik benzerlikler üzerinden görülebilmektedir. Bununla birlikte bölge, Lidya Sardes ile İran Susa güzergâhında bulunan Kral yolu ile birlikte sosyo kültürel ve ekonomik olarak da kültürel etkileşimi güçlendiren akslar barındırmaktadır. Oysa bugün bu etkileşimin izini sürecek bir aks tartışması ve palimpsest bir okuma yerine, Frig uygarlığının bir turizm paketi olarak Kral yolu üzerinden gösterilmesi, Frig uygarlığıyla ilişki kurulamayacak kadar yüzeysel ve eksik bir tarih bilinci sunmaktadır. Çalışma kapsamında, Anadolu'da bulunan çok katmanlı yerleşim tarihinin okunması ve bu okuma bilinciyle oluşturulan koruma stratejilerinin geliştirilmesi için altlık oluşturulması hedeflenmektedir. Mimari korumadaki biçim-neden ilişkisi, morfolojik bir okuma aracılığı ile sorgulanırken, sadece yapının veya çevresinin biçimiyle değil bunların bir araya geliş süreci ve aktörleriyle de ilişkileri çoklu ve çapraz tarih okumalarıyla güçlendirilmelidir. Bu çalışma Frig uygarlığının izlerini nitel araştırma yöntemi ile çoklu belge okumaları yaparak belgelemeyi ve kültürlerarası etkileşimi ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda Friglerde ticaret yolu olarak kullanılan ve günümüzde “kültür rotası haline getirilen Kral yolundan” söz edilecek, “Frig vadisinin” yerleşim tipolojisini anlayabilmek için Anadolu coğrafyasındaki Hitit-Frig uygarlıkları etkileşimi incelenecek ve bu etkileşim kale-sur, tapınak kurgusu ve kaya mezar tipolojileri üzerinden aktarılmaya çalışılacaktır. Çalışma Frig-Hitit ilişkisini palimpsest bir okumayla ele almasından dolayı; Frigle ilgili yapılmış diğer çalışmalardan farklılık göstermektedir. </em></p> Fatma Şahin Yayla Elif Yeşim Kösten Telif Hakkı (c) 2023 Fatma Şahin Yayla- Elif Yeşim Kösten https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 463 477 Bir Kentsel Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı Yerleşiminde Turizm ve Markalaşma Çerçevesinde Kırsal Morfolojiyi Anlamak: Afyonkarahisar Ayazini Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/319 <p><em>Bir yerin markalaşma stratejilerinin belirlenebilmesi ve başarıya ulaşabilmesi için sahip olduğu kültürel ve doğal mirasın sürdürülebilir bir şekilde korunması ve yönetilmesini sağlayabilmek gerekir. Mirası korumak ve yönetebilmek için de mirası çeşitli boyutlarıyla anlamak gerekir ki bu boyutlardan birisi olan yerleşim morfolojisi mirasın betimlenmesinde bir aşama olarak önemlidir. Hele ki UNESCO Geçici Dünya Mirası kaynaklı Üstün Evrensel Değere sahip bir kırsal yerleşimin, turizm ve markalaşma çerçevesinde ortaya koyacağı uygulamalarında yerleşimin morfolojisini anlamak önemlidir. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı kültürel ve doğal miras alanlarını bir arada kapsayan kırsal bir yerleşimin, turizm ve markalaşma stratejileri geliştirme sürecinde yerleşmenin morfolojisini anlamanın önemini göstermektir. Bu çerçevede I. Derece Arkeolojik Sit, Kentsel Arkeolojik Sit ile I. Derece Doğal Sit alanlarını kapsayan, Dağlık Frig yerleşimleri kapsamında UNESCO Geçici Dünya Miras Listesi’nde yer alan Afyonkarahisar ili, İhsaniye ilçesi, Ayazini Köy yerleşimi, çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Ayazini yerleşimi, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine kadar uzanan ve sonrasında Türk yapılarına ait izleriyle günümüze gelmiş kırsal bir yerleşmedir. Çalışma kapsamında Ayazini yerleşiminde, M.Ö. 600’lerden günümüze dek olan bir süreçte, kültürel ve doğal mirasa konu bir kırsal mekânın biçimlendirilmesi süreçleri, morfolojiye dayalı bir araştırma aracılığıyla tarihsel dönemler ve kaya oyma mekânlar ile gerçekleştirilen form-işlev ilişkileri üzerinden incelenmektedir. Dolayısıyla, öncelikle “morfoloji bilimsel alanı” kırsal bağlamda, kültürel ve doğal miras, turizm ve markalaşma çerçevesinde araştırılmakta, ardından Ayazini yerleşimi bağlamında morfolojik olarak mekânın biçimlendirilmesi ve mekân-insan ilişkisinin değişimi kapsamında yapılan (i) Ayazini Yerleşiminin Geniş Bağlamındaki (Dağlık Frigya) Önemi (tarihsel-coğrafi-konumsal-ilişkisel analiz) ve Dağlık Frigya Morfolojisi, (ii) Ayazini Yerleşiminin Doğal ve Kültürel Miras Bağlamındaki Çevre Analizi, (iii) Ayazini Yerleşimi Çok Katmanlılığı ve Çok Yönlülüğü Bağlamında Tarihsel Dönem Analizi ve (iv) Ayazini Yerleşimi Kaya Oyma Mekânları Bağlamında Aktör (Kullanıcı)-Zaman-İşlev-Form İlişkisi ve Değişimi Analizi doğrultusundaki bulgular, “turizm ve markalaşma” çerçevesinde irdelenmektedir.</em></p> Evrim Koç Telif Hakkı (c) 2023 Evrim Koç https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 478 506 Arkeolojik ve Kentsel Veriler Işığında İstanbul Saraçhane Arkeoloji Parkı’nın M.S. 5.yy’dan Günümüze Kadar Geçirdiği Değişimler Üzerine Bir Değerlendirme https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/304 <p><em>Bir kentin tarihini anlamak ve bu tarihin çok katmanlılığının morfolojik izlerini bulmak; geçmişi Paleolitik Dönem’e kadar dayanan, sürekli yerleşim görmüş ve bugün de bir anakent olarak yaşamını devam ettiren İstanbul gibi kentlerde öncelikli olarak önemli ve zordur. Saraçhane Arkeoloji Parkı ve yakın çevresi, özellikle Erken Bizans ve Erken Osmanlı dönemlerine tarihlenen önemli yapılar barındıran ve Cumhuriyet Döneminde de kentsel dokuda kökten değişikliklere sahne olmuş bir bölge olarak, İstanbul’un uzun kent tarihini değerlendirmede özel bir konumda yer almaktadır. İstanbul’un Bizans’tan Osmanlı’ya kentsel sürekliliklerini ve kesintilerini değerlendirebilmek için, Erken Bizans Dönemi’nde imparatorluğun seremoni kiliselerinden biri olan Polyeuktos Kilisesi’nin kalıntılarının bulunduğu alanın seçilmesi, söz konusu bölgenin kentin tarihinde mütemadiyen yerleşim hassasiyeti gösterilen bir bölgesi olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Günümüzde Saraçhane Arkeoloji Parkı olarak anılan bölge aslında 20. yüzyıl başında küçük ölçekli camilerin ve ahşap konakların yer aldığı, toprak altındaki görkemli Polyeuktos Kilisesi’nin ise kent belleğinden yaklaşık 800 yıl önce silindiği bir alandır. 20. yüzyılın ortalarına doğru çeşitli nedenlerle camiler ve ahşap konak dokusu ortadan kalkmış, 1960’lı yıllarda ise bu alanın komşuluğunda Haşim İşcan geçidi ve İstanbul Belediyesi inşaatı sırasında kazılarda Polyeuktos Kilisesi’nin kalıntılarının ortaya çıkmasıyla kapsamlı arkeolojik kazı çalışmalarına başlanmıştır. Böylece Ayasofya öncesi Bizans İmparatorluğu’nun en görkemli kilisesi olduğu yazılı belgelerden bilinen ama ketteki yeri tam olarak bilinmeyen Polyeuktos Kilisesi yeniden keşfedilmiştir. Bu bildiride 1960’larda alanda yapılan kazılarda elde edilen arkeolojik verilerin yorumlanması ve Bizans Dönemi sonrası kentsel değişimin haritalar ile güncel kentsel dokunun okunması ile arkeoloji, haritacılık ve mimarlık disiplinlerinin sağladığı somut veriler ışığında kentin çok katmanlılığına bütüncül bir bakışın sunulması amaçlanmıştır. Bu çok katmanlı strüktürün ortaya konulmasında birçok dönem haritası incelenmiş; bunlardan Saraçhane Kazıları Dönem Analizi Haritası, Ekrem Hakkı Ayverdi’nin 19. Asırda İstanbul Haritası, Alman Mavileri Haritaları, 1923 Şehremaneti Haritası, Pervititch Haritası, 1934 İstanbul Şehri Rehberi Haritası ve Müller-Wiener’in İstanbul’un Tarihsel Topografyası haritasından doğrudan faydalanılarak retrospektif bir morfolojik analiz yapılmıştır. </em></p> Pelin Doğan Nergiz Zeynep Eres Özdoğan Telif Hakkı (c) 2023 Pelin Doğan Nergiz- Zeynep Eres Özdoğan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 507 517 Morfolojik Özellikleri Bağlamında Gecekondu Alanlarının İklim Değişikliğine Karşı Kırılganlığı: Lale Mahallesi Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/322 <p><em>Kentlerin iklim değişikliğinden etkilenme riskleri ve düzeyleri, coğrafi konum, gelişmişlik düzeyi, farkındalık durumu, altyapı sistemleri gibi pek çok fiziksel, sosyal ve mekansal faktöre göre değişim gösterdiği gibi, kent içindeki çeşitli alanların sorundan etkilenme düzeyleri de farklılık göstermektedir. Bu bağlamda kentlerde yoksul kesimin yaşadığı bölgelerin iklim değişikliğinden oldukça etkilendiği bilinmektedir. Özellikle orta ve düşük gelirli ülkelerde, gayri resmi yerleşim yerlerinde yaşayanlar, iklim değişikliğine bağlı gelişen doğal tehlikelere karşı daha da kırılgan bir yapı sergilemektedir. Düşük gelir düzeyi, alt yapı yetersizliği, düşük konut kalitesi gibi pek çok faktörün yanı sıra, gecekondu alanlarının morfolojik özellikleri de kırılganlığın oluşmasında rol oynamaktadır. Kırılganlığın nedenlerini belirlemek, iklim değişikliği kapsamında uyum politikalarının üretilmesi için bir ön çalışma aşaması haline gelmektedir. Dünyada aşırı yağışlar sonucu yaşanan sel ve taşkın felaketleri, iklim değişikliği nedeniyle kentlerin mücadele ettiği en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle sel ve taşkınlara karşı ülke kentlerimizi dirençli hale getirebilmek adına uyum politikaları üretebilmek için, kentlerimizin önemli bir gerçeği olarak karşımızda duran gecekondu alanlarının sorun bağlamındaki durumu tespit edilmelidir. Bu doğrultuda çalışmada, sel ve taşkın felaketlerine odaklanarak, gecekondu alanlarının morfolojik özellikleri bağlamında iklim değişikliğine karşı kırılganlığını saptamak amaçlanmıştır. Bu kapsamda, İzmir ili, Konak İlçesi’ne bağlı Lale Mahallesi örnek alan olarak seçilmiştir. Amaç doğrultusunda, hassasiyet, maruz kalma, dirençlilik ve uyarlanabilir kapasite olmak üzere dört tipte belirlenen ve yerleşimin morfolojisini biçimlendiren mekânsal göstergelerden yararlanılarak kırılganlık analizi gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular, morfolojik özelliklere dayalı kırılganlığın mahalle genelinde bölgesel bir farklılaşma yaratmadığını; diğer bir deyişle heterojen bir dağılım gösterdiğini ortaya koymaktadır. Alanın planlı değil gecekondu şeklinde yapılaşmış olması ve dolayısıyla imarlı yapılaşmada olduğu gibi küçük bölgelerde benzer morfolojik özellikler göstermemesi bu durumun bir nedeni olarak düşünülmüştür.</em></p> Mediha Burcu Sılaydın İrem Ayhan Selçuk Hasan Begeç Gökçe Demircan Telif Hakkı (c) 2023 Mediha Burcu Sılaydın- İrem Ayhan Selçuk- Hasan Begeç- Gökçe Demircan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 518 526 Kentsel Yayılma Tipolojisinin Kentsel Isı Adası Etkisi Üzerine Etkisi: İki Akdeniz Kenti Karşılaştırması https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/310 <p><em>Küresel iklim krizi, etkisini kentler üzerinde göstermeye devam etmektedir. Dünya hızla ısınırken, nüfusun yarısından fazlasının yaşadığı şehirler, çevresindeki kırsal alanlara oranla daha fazla ısınma eğilimindedir. Kentsel ısı adası adı verilen bu fenomen, kentsel morfoloji ile doğrudan ilişkilidir. Bu çalışmanın amacı, kentsel büyüme türü ile kentsel ısı adası etkisi arasında ilişki olup olmadığını tespit etmektir. Çalışmada 2000 sonrası hızlı göç alan iki Akdeniz kıyı şehri, Antalya ve Mersin kentleri çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Benzer iklim koşullarına sahip olmasına karşın kentsel büyüme motifleri birbirinden farklı olan bu iki yerleşimin merkez ilçelerine ait ilçe sınırları içerisinde CORINE 2000 ve 2018 yılı arazi örtüsü alan kullanımı (LCLU) haritaları hazırlanmıştır. 1999 ve 2017 Temmuz aylarına ait Landsat 5 ve Landsat 8 uydu görüntülerinden elde edilen yer yüzeyi sıcaklığı verileri 30 metre mekânsal çözünürlüğe yeniden üretilmiş ve hem LCLU alanları içerisinde hem de kentsel ısı adası etkisi hesaplanmasında kullanılmıştır. En büyük yamanın yerleşim lekesi kabul edilmesiyle elde edilen yapay alanlara yönelik fraktal boyut analiziyle de kentlerin yayılmaya mı kompaktlaşmaya mı eğilimli oldukları saptanmıştır. Çalışma, fraktal boyut analizinde azalma gösteren Antalya kentinin, artma eğiliminde olan Mersin kentine oranla daha fazla kentsel ısı adası etkisine maruz kaldığını göstermektedir.</em></p> Kenan Çolak Şerife Betül Çetinkaya Ziya Gençel Telif Hakkı (c) 2023 Kenan Çolak- Şerife Betül Çetinkaya- Ziya Gençel https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 527 537 Üsküp Şehir Merkezinin Heterotopik Morfolojisinde İdeolojik Dönüşümlerin İzleri https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/236 <p><em>Kentler zamanla kendi doğal süreçlerinde gelişebildikleri gibi, dış etkenlerin yönlendirmeleri de olabilmektedir. Özellikle ideolojik yaklaşımların yönlendirmesi, kent formunda varolan düzenin görmezden gelinerek yeni bir yapılaşmanın başlamasına ve sonuç olarak birbiri ile kopuk kent fragmanlarının oluşmasına sebep olabilir. Heterotopik düzen olarak da adlandırılabilecek bu durumda kent dokusu gittikçe farklılaşıp ayrışırken, kentlinin deneyimini de kısıtlayan, mekanlar arası eşik ve geçiş alanlarının oluşmasına izin vermeyen, karmaşık bir mekansal ağ oluşmaktadır. Bu çalışma kapsamında da farklı ideolojilerin kentin morfolojik gelişimine yapabileceği olası etkileri tartışmak amacıyla Üsküp şehir merkezinin özellikle 1963 yılında yaşanan deprem sonrasındaki morfolojik gelişimi analiz edilmiştir. Yirminci yüzyılın başında modernist ideal ile genişlemeye başlayan ve bu süreçte altı farklı yönetimin elinde bulunan şehrin morfolojik gelişiminde kırılma noktası olan deprem sonrası, Vardar Nehri güneyindeki yapıların büyük çoğunluğu yıkılmıştır. Kenzo Tange önderliğinde uluslarası işbirliğine dayanan yeniden inşaa sürecinde metabolist yaklaşımla açık formda yeni bir kent kurgulanmıştır. Sonraki süreçte, politik ve ekonomik sebeplerden ötürü Tange’nin önerisi tam olarak gerçekleştirilememiştir. Sınırlı sayıda brütalist üslupta yapı inşaa edilen merkezde, sonraki yirmi yıl içerisinde sosyalist ideolojiyle özellikle konut projeleri üzerinden yapılaşma devam etmiştir. Makedonya’nın Yugoslavya’dan ayrılarak 1991’de bağımsızlığını ilan etmesiyle başkent konumuna geçen Üsküp’te politik ortamdaki sıkıntılardan ve ekonomik krizden ötürü uzun yıllar yapılaşma aktivitesi görülmemiş, kent merkezinin büyük kısmı kimseye ait olmayan, işlevsiz boş bir mekan olarak varlığını sürdürmüştür. 2000’lerin başında politik ortamdaki düzelme, neoliberal ekonomilerin kazandığı ivme ile birleşmiş ve şehir merkezindeki boş alanlar kontrolsüz ve hızlı bir yapılaşma sürecine açılmıştır. 2010’lu yılların başına gelindiğinde ise Üsküp 2014 projesiyle birlikte mimarlık tarihsici ideolojinin aracı olmuş ve kentin morfolojisinden tamamen ayrışan, kentlinin deneyimini de artırmaktan öte iyice kısıtlayan bir dizi yapı inşaa edilmiştir. Bütün bu gelişim süreci tipomorfolojik analizler ile incelenmiştir ve her yeni ideolojinin farklı ve etkili biçimde varolan kent morfolojisini nasıl sekteye uğratıp, yeni kopuk fragmanlar ile heterotopik bir düzen yarattığı ortaya çıkarılmıştır. </em></p> Abdullah Eren Demirel Telif Hakkı (c) 2023 Abdullah Eren Demirel https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 538 547 Bölünmüş Bir Kentin Kamusal Mekân Pratikleri: Lefkoşa Surlariçi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/256 <p><em>Kent dokusunu oluşturan en önemli açık alanlardan olan sokaklar ve meydanlar, hem kentlerin kamusal alan ağını oluşturan hem de toplumsal yaşamda öne çıkan kentsel mekânlar olarak kabul edilmektedir. Sokaklar, kentsel doku içindeki hareketi simgelerken, meydanlar bu hareketin toplandığı ve dağıldığı düğüm noktalarıdır. Ancak kentler ve dolayısıyla kamusal alan ağları, tarihsel süreç içerisinde dönüşümlere uğramakta, kendilerine özgü ekonomik ve politik koşullarla farklılaşmaktadırlar. Tarihi kent merkezleri ise bu dönüşümden en çok etkilenen alanlardır. Avrupa’nın son bölünmüş başkenti Lefkoşa’da bu dönüşümü tarihi kent merkezi olan Surlariçi bölgesi üzerinden net olarak okumak mümkündür. Surlariçi’nde, Kuzey’den Güney’e uzanan, bölünme öncesinde kesintisiz olarak varlığını sürdüren geleneksel bir alışveriş aksı bulunmaktadır. Kuzeyde Girne Kapısı’ndan başlayarak, Girne Caddesi üzerinden, güneyde Ledra Caddesi ile devam eden ve Eleftheria Meydanı’yla biten bu güzergah, geçmişten günümüze kent merkezinin en önemli kamusal aksı olma özelliğini korumuştur. Zamanla kent içi ana dolaşım hattının önemli bir parçası haline gelen bu aks, Surlariçi’nin ana omurgasını oluşturmakta ve kentin en önemli kamusal meydanlarını barındırmaktadır; kuzeyde İnönü Meydanı ile başlayan güzergah, güneyde Eleftheria Meydanı ile bitmektedir. Bu nedenle bu araştırmanın çalışma alanı bu meydanlarla sınırlanmış aks olarak belirlenmiştir. Bu bahsedilenler ışığında, bu çalışma, Lefkoşa Surlariçi’nin ana kamusal aksının bölünme öncesi, sonrası ve mevcut durumdaki kısmi birleşim olarak üç farklı dönemdeki morfolojik değişimine dikkat çekerken, günümüzdeki mekânsal konfigürasyonuna odaklanmaktadır. Mekân Dizimi yöntemi ile kamusal aksın üç farklı dönemdeki erişilebilirlik değerleri yorumlanırken, fonksiyonel analiz ile kamusal aksın kullanım çeşitliliği değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında ayrıca, Lefkoşa kent merkezinin ana kamusal aksının başlangıç ve bitiş noktası olarak kabul edilebilecek iki önemli meydan da ilgili planlama stratejileri ve mekânsal pratikleri kapsamında tartışılmaktadır. Araştırmanın ön bulguları, geleneksel alışveriş aksının belirtilen üç dönem için farklı mekânsal nitelikler gösterdiğini ortaya koymaktadır. Mevcut durumda, aksın kuzey ve güney yarısının farklı mekânsal kurgusu ve kullanım biçimleriyle bir bütünlük oluşturamadığı, kuzeydeki başlangıç noktasının giderek zayıflayan bir kamusal alana doğru evrilirken, güneydeki bitiş noktası kentsel kamusal alan kullanımını yayarak mekânsal ve imgesel olarak güçlü bir kamusal mekân geliştirmektedir.</em></p> Nezire Özgece Gizem Caner Telif Hakkı (c) 2023 Nezire Özgece- Gizem Caner https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 548 556 Adana Bağlarbaşı Mevkisinde Mekânın Evrimi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/286 <p><em>Toprakla güçlü bağları bulunan Çukurova Yöresi topluluklarında bağ kültürü, uygun iklim ve toprak koşullarının etkisiyle, diğer bölgelere kıyasla, sık rastlanan kentsel bir olgudur. Adana’nın tarihi kent merkezi ve bu alanın kuzeyindeki bağ yerleşimlerinin bir kısmı, 1930’lu yıllarda başlayan, Hermann Jansen’in planlama çalışmaları neticesinde kırsal yerleşim özelliğini kaybederek yapılaşmaya başlamış ve şehir, kuzeydeki bağ yerleşimlerine doğru planlandığı şekilde gelişimini sürdürmüştür. Çalışma kapsamında incelenmiş olan, Gazipaşa, Ziyapaşa ve Namık Kemal Mahalleleri bu plan çalışmaları neticesinde planlanmış olsa da plana göre yapılaşmamıştır. Böylece Jansen Planı’nın uygulanmış olan kısmı bu üç mahallenin güneyinde yer alan demiryolu hattı ile tanımlanmıştır. Bunun sonucunda, bu üç mahalle, planlı yapılaşmış alanların çeperinde, bağların başladığı alana dönüşmüş ve Bağlarbaşı olarak anılmaya başlamıştır. Çalışmanın amacı, önceleri kırsal yerleşim dokusuna sahipken, 1950’lerde başlayan kentleşme baskısı sonucu yok olan bağların bulunduğu alanda oluşan üç mahallenin, 1950 yılından başlayarak, günümüze kadar olan dönüşümünün morfolojik analizinin yapılması ile süreç dinamiklerinin incelenmesi ve çalışma alanında bulunan bağ kültürü ve evlerinin genel özelliklerinin belirlenmesidir. Çalışma alanında, 1950, 1954, 1961 yıllarına ait hava fotoğrafları, 1985 ve 2019 yıllarına ait hâlihazır haritalar, 1940, 1969 tarihli imar planları ve güncel verilerin karşılaştırılması ile morfolojik analizler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca çeşitli arşivlerden ulaşılan fotoğraflar ile dönüşüm belgelenmiş ve sözlü tarih araştırmalarından yararlanılmıştır. Alandaki iki adet bağ evinin rölövesi alınarak mekânsal özellikler belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmalarla elde edilen veriler, Marcel Poëte’nin öne sürdüğü “kentin belleği, o kentin fiziksel yapısında varlığını sürdürür” savı ile örtüşmektedir. Üç mahallenin bugünkü parsel sınırlarının, ana yol ve sokaklarının, eşikler ve donatılar gibi fiziki oluşumlarının, mahallelerin bağ ve bahçe olduğu dönemin izlerini taşıdığı tespit edilmiştir. Alanda, geleneksel Türk Evi’nin tipolojik özellikleriyle paralellik gösteren az sayıda bağ evi, harap halde de olsa günümüze ulaşmıştır. Çalışmada elde edilen verilerin, kent tarihinin kaybolmaya yüz tutmuş değerlerini gün yüzüne çıkarmasının yanı sıra, alanda yapılacak planlama çalışmaları için önemli bir kaynak olacağı düşünülmektedir. </em></p> Aytaç Taşkın Duygu Saban Telif Hakkı (c) 2023 Aytaç Taşkın- Duygu Saban https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 557 569 Kentsel Katmanlaşma Bağlamında Kent, Biçim ve Değişim: Askeri-Mimari Fonksiyonundan Çarşı’ya; Kayseri Dışkale https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/294 <p><em>Kayseri kenti, geçmişten günümüze kadar ticaret yollarının üzerinde şekillenmiş bir kent olarak, kuzey-güney aksında doğal eşiklere sahip olduğu için, doğu-batı aksında yayılım göstermiştir. Kentin geçmişi yaklaşık 6000 yıl öncesine dayanmaktadır. Merkez konumundaki Dış Kale ise 1500 yıldır yerleşilen bir alan olarak, birçok topluma ev sahipliği yapmıştır. Şehrin kalesi, günümüze kadar gelen eski varlığı ve sonradan yapılan ekleriyle iki kısımdan ibarettir. Biri, günümüzde fiziksel süreksizliğe uğramış dış şehir sur ve burçlarından oluşan Dış Kale, diğeri ise İç Kale denilen, uzunluğu doğu-batı yönünde yer alan ve bugün hala surlarının büyük oranda fiziksel olarak sürekliliği bulunan kısımdır. İç Kale Orta Çağ'dan günümüze kadar askeri, konut, ticaret, sosyo-kültürel alan olarak çeşitli işlevleri barındırmıştır. Bu çalışmada, Kayseri kentinin önemli bir askeri-mimari yapısı olan Dış Kale’nin fiziksel sınırı çalışma sınırı alınmak suretiyle geçmişten günümüze kadarki tarihsel süreçte uğramış olduğu morfolojik ve fonksiyonel değişimlerin incelenmesi ve bu değişimlerin çeşitli temsil araçları ile ortaya konulması hedeflenmiştir. Geçmişten günümüze kadarki süreç iki ana aşamada incelenmiştir. 20. Yüzyıl kentleşme dinamikleri ve planlama anlayışı öncesi süreç, arşiv kayıtları, yazılı yayınlar, seyahatnameler, fotoğraflar, gravürlerle; sonraki süreç ise 1923-1950 arası Oelsner-Aru Planı, 1950-1980 arası Taşçı Planı, 1980-2000 Topaloğlu-Berksan Planı ve günümüzle arasındaki farklılıklar hava fotoğrafları, uydu görüntüleri ve kolektif hafıza verileri çakıştırılarak Dış Kale’deki biçimsel ve işlevsel değişimin ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında kentin odağı olan Dış Kale sınırlarının hem tarihsel bağlamdaki morfolojik dönüşümü ve katmanlı yapısı hem de Kayseri’nin kentsel ve mekânsal olarak büyümesinden doğan sosyo-politik baskıları ile oluşan değişim süreci kronolojik ve analitik bir bakış açısıyla belgelenmiş ve bundan sonraki çalışmalara bir inceleme ve değerlendirme yazısı olarak ele alınmak istenmiştir. Çalışma sonucunda, Kayseri kentinin Orta Çağ’dan beri süregelen kompakt yerleşme formunu 20. yüzyılın ortalarına kadar koruduğunu, sonrasında ulaşım ağı ve yeniliklere ilişkin doğu-batı aksında lineer bir şekilde, tek bir tarihi odaktan gelişerek yayıldığını, fakat kent merkezinin zaman içerisinde uğramış olduğu fiziksel değişimlere rağmen merkez özelliğini koruduğunu söyleyebilmek mümkündür.</em></p> Nihan Muş Özmen Özlem Kevseroğlu Telif Hakkı (c) 2023 Nihan Muş Özmen- Özlem Kevseroğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 570 583 Samsun’da Evin İstisnai Halleri: Kuyu Sokak ve Çevresindeki Bahçeli Evler https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/330 <p><em>Kadıköy, Samsun’un İlkadım İlçesi’nde yirminci yüzyılın ikinci yarısında şekillenmeye başlayan, dönemin kırsal şimdinin ise bir kent içi mahallelerinden biridir. Kadıköy’ü bir mahalle hüviyetine büründüren ilk yerleşimler 1960’lı yıllarda, kırdan gelen göçler ile Kuyu Sokak ve yakın çevresinde şekillenmiştir. Hızlı kentleşme baskısının henüz hissedilmediği bu dönemde, mahallenin genel karakterini, bahçeli az katlı konutlar meydana getirir. Kuyu sokak ve yakın çevresindeki durum böyleyken çeperde ise daha geniş bahçe ve tarlalar yer alır. 1980’li yıllardan itibaren merkezden çeperlere doğru plansız büyüyen İlkadım ilçesi, Kadıköy’de yüksek katlı ve sıkışık bir başka yapılaşma deneyimi daha ortaya çıkarır. Kuyu Sokak’ın az katlı, bahçeli, organik sokak dokulu, sokak- bahçe geçişleri, ortak kullanım alanları, yarı açık alanları gibi özellikleri ona paralel şekilde inşa edilen çok katlı ve sıkışık yapılaşmalar ile kıyaslandığında müstesna bir mahalle alt dokusu ortaya çıkarır. Kuyu Sokak üzerinde ortaya çıkan bu durum, geleneksel Anadolu kentinin mekânsal ve inşai arketipleri ile büyük benzerlikler içerir. Bu benzerlik, modern kentleşme pratiklerinin henüz nüfuz etmediği geleneksel konut ve yaşam biçimlerinin göç vasıtasıyla bu bölgeye aktarılıp uzun yıllar muhafaza edilmiş olmasıyla açıklanabilir. Kadıköy Mahallesi Kuyu Sokak ve yakın çevresinde müşahede edilen bu durum yaklaşık 2,5 hektarlık bir alan üzerinde inşa edilmiş toplam 122 konut üzerinde okunabilmektedir. Bu doğrultuda çalışmada, Kuyu Sokak ve çevresindeki yerleşimi, kentteki diğer bölgelerden belirgin bir biçimde ayırarak müstesna bir yapı ortaya koymasını sağlayan biçimlenmeler ve bunların geleneksel Anadolu şehir ve konut dokusundaki arketiplerinin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Çalışma üç adımda gerçekleştirilmiş olup ilk aşamada geleneksel Anadolu şehrine ilişkin literatür taraması yapılarak şehrin genel morfolojik karakteri değerlendirilmiştir. Bu bağlamda; yeşil alanlar, kat yüksekliği, çatılar, ortak alanlar, yollar, yarı açık ve kapalı alanlar, vd. açılardan arketipler ortaya çıkarılmıştır. İkinci aşamada, alan analizleri ile Kadıköy Kuyu Sokak’ın morfolojik karakteri incelenmiştir. Üçüncü aşamada ise Kuyu Sokak ve çevresinde yer alan yapılar literatür taramasında belirlenen kavramlar üzerinden değerlendirilmiştir. Kuyu sokak özelinde korunan ve sürdürülen geleneksel mimari izler aynı zamanda kültürel bir sürekliliği de günümüze kadar taşınmasına yardımı olmuştur.</em></p> Saadet Gündoğdu Melek Kutlu Divleli Evrim Düzenli Abdullah Asım Divleli Muhammet Talha Öksüzoğlu Hande Eyüboğlu Mustafa Furkan Gündüz Tuğbanur Hekimoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Saadet Gündoğdu- Melek Kutlu Divleli- Evrim Düzenli- Abdullah Asım Divleli- Halil İbrahim Düzenli- Muhammet Talha Öksüzoğlu- Hande Eyüboğlu- Mustafa Furkan Gündüz- Tuğbanur Hekimoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 584 595 Ana Caddelerin Oluşumu Üzerine Morfolojik Bir Değerlendirme: Kurtuluş Caddesi, Antakya https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/293 <p><em>Geleneksel sokaklar, içinde bulunduğu yerleşim örüntüsüne ait birçok farklı parametrenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Yerleşim örüntüsünün sahip olduğu farklı parametreler, her sokak dokusunu özgün olarak meydana getirmekte ve tarihi süreçte değişime yol açmaktadır. Bu değişimin öznesi olarak sokaklar, farklı rolleri üstlenmektedir. Bu bağlamda, kentin merkezinde konumlanan, ana hareket akışını taşıyan ve kentin ticaret omurgasını oluşturan eksen olarak ana cadde kent içerisinde önemi kanıtlanmış bir caddeyi vurgulamaktadır. Kent içerisindeki en önemli fonksiyonları bünyesinde barındıran sokak, ana caddeye dönüşürken kent dokusu içerisinde sağlamlaşmaktadır. Sağlamlaşmanın dönüşüm sürecini tanımlamak ve kent dokusu içerisinde değişime uğrayan formları analiz etmek için analitik bir çerçeveye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışma kapsamında önerilen analitik çerçevede, ana caddenin kent dokusu içerisinde sağlamlaşma parametreleri çalışma alanı üzerinde incelenmektedir. “Sağlamlaşma” kavramından yola çıkarak, geçmişten günümüze ana cadde rolünün analiz edildiği çalışmada temel amaç; ana caddenin oluşum dinamiklerini anlamaya çalışmaktır. Bu amaçla çalışmada, ana cadde karakterini gösteren Antakya Kurtuluş Caddesi seçilerek ana caddenin geçmişten bugüne oluşum parametreleri belirlenmiştir. İlk aşamada, çalışma alanında ana caddenin tarihsel süreçte oluşumu incelenmiştir. İkinci aşamada ana cadde üzerinde analizler yapılarak, ana caddenin oluşumuna etki eden morfolojik parametreler belirlenmiştir. Belirlenen bu parametreler, yapı sürekliliği, çevresel entegrasyon ve cadde üzerindeki kullanıma yönelik maddeler olarak incelenmiştir. Çalışmanın sonucu olarak; analiz edilen parametreler ve ana caddenin doku içerisindeki sürdürülebilirliği arasındaki ilişki araştırılmış ve ana caddenin kent dokusu içerisinde nasıl sağlamlaştığı analizler yoluyla incelenmiştir. Bu bağlamda, sokak boyunca uzanan binaların oluşturduğu cephe sürekliliği, caddenin sokak ağı içerisinde dokuyla en bütünleşik durumda olan hat olması ve sokağın bir ticaret hattı olarak kullanılması Kurtuluş Caddesi’nin kent dokusu içerisinde sağlamlaşmasına etki eden parametreler olduğu görülmüştür. Bu temel etmenler sayesinde, ana caddenin geçmişten beri sahip olduğu farklı işlev ve anlamlar korunarak günümüze ulaşmıştır. 6 Şubat 2023 depremlerinde kentin yaşadığı büyük yıkım sonrası kenti ayağa kaldırmak adına Kurtuluş Cadde’sinin geleceğe aktarımı daha da önemli hale gelmiştir.</em></p> İrem Duygu Tiryaki Eren Kürkçüoğlu Telif Hakkı (c) 2023 İrem Duygu Tiryaki- Eren Kürkçüoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 596 609 Mardin Tarihi Kent Dokusunda Sanal-Uzakta x Fiziksel-Yerinde Yürüme Deneyiminin Algısal Olarak Değerlendirilmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/283 <p><em>Çalışmada kentsel mekânın algısal olarak değerlendirilmesinde, fiziksel-yerinde ve sanal-uzakta yürüme deneyiminin karşılaştırılmalı olarak sorgulaması amaçlanmıştır. Belirli gruplar ile yapılan mekân algısının çözümlemesinde, tarihi kent merkezindeki yürüme deneyiminin rolü çalışmanın kapsamını oluşturmuştur. Örneklem alanı olarak morfolojik, mekânsal ve kültürel değişimler açısından zenginliğe sahip Mardin tarihi kent merkezi seçilmiştir. Tarihi kentsel dokunun farklı bağlamlarda yürüme deneyimiyle algılanmasında yaşanan değişimi incelemek adına iki farklı çalışma grubu belirlenmiştir. Belirlenen çalışma gruplarındaki katılımcılar, Mimarlık ve Şehir ve Bölge Planlama bölümlerinde eğitimine devam etmekte olan lisans öğrencileridir. Örneklem alanı içerisindeki mekânsal algıyı belirleyen parametrelerin sorgulanması, çalışma alanı çevresinde yaşamakta olan çalışma grubu (ÇG1) ile daha önce alanda hiç bulunmamış ve örneklem alanını deneyimlememiş olan çalışma grubu (ÇG2) üzerinden yapılmıştır. Çalışmanın temel bulgularına göre, fiziksel-yerinde yürüme deneyiminde kentsel mekân iki ve üç boyutlu olarak algılanırken, sanal-uzaktan yürüme deneyiminde iki boyutlu olarak algılanmıştır. Sanal-uzakta yürüme deneyiminin fiziksel-yerinde yürüme deneyimine göre daha kısa sürdüğü tespit edilmiştir. Tarihi dokunun algısal olarak sorgulamasında yürüme deneyiminin fiziksel-yerinde olarak yapılması, kenti deneyimleme ve algılama sürecinde sanal-uzakta yürüme deneyimine göre mekânın çok yönlü algılanmasına imkân tanımıştır. Sanal-uzakta yürüme deneyiminin ise mekânın algılanmasında tek yönlü olarak fiziksel boyutta sınırlı kaldığı saptanmıştır. Bu doğrultuda, çalışmanın tarihi dokulardaki mekânsal algıyı belirleyen parametrelerin saptanmasında ve kentsel dokunun yürüme deneyimi üzerine yapılması planlanan çalışmalarda yeni bir yaklaşım sunması hedeflenmektedir.</em></p> Deryanur Şimşek Mine Özdemir Telif Hakkı (c) 2023 Deryanur Şimşek- Mine Özdemir https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 610 622 Kent Merkezinde Park, Sokak ve Meydan Etkileşiminin Psikocoğrafi Morfolojisi: Ankara, İstanbul, İzmir ve Van Örneklerinde Yürüme Ediminin Mekânsal Topolojisi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/329 <p><em>Her kentin kendine has bir sosyo-mekânsal karakteri ve buna bağlı olarak her kent merkezinin de kendine has bir ritmi, ruhu ve bunun gündelik hayat içinde duyumsandığı bir yanıyla fiziksel diğer yanıyla psikolojik bir morfolojisi vardır. Psikocoğrafi morfoloji, fiziksel olanla psikolojik olanın kesişiminde, fiziksel çevreyle insan algı ve deneyiminin karşılıklı etkileşimini imler. Bu çerçevede, sokak-park-meydan örüntüsü, kent içinde yürüyen bedenin hareket ve durmaları için bir bağlam oluştururken, psikocoğrafi morfolojinin de altlığını üretir. Bu çalışmanın irdeleyeceği ana soru seçilen dört kent merkezinde (İstanbul, Ankara, İzmir, Van) sokak-park ve meydanların karşılıklı etkileşimlerinin morfolojik olarak nasıl farklılaştığı ve kentin ritmiyle birlikte çeşitlenen fiziksel örüntünün psikolojik kurgulara nasıl altlık oluşturduğudur. İstanbul’da Taksim Meydanı-Gezi Parkı ve İstiklal Caddesi, Ankara’da Güvenpark-Atatürk Bulvarı ve Kızılay Meydanı, İzmir’de Kordon boyunca dizilen meydan ve lineer park sistemleri ile Van’da Maraş-Cumhuriyet Caddeleri-(yıkılan) Sanat Parkı-Sanat Sokağı-Feqıye Teyran Parkı ve Beşyol Meydanı gerek tarihsel-politik katmanlarıyla gerekse park-sokak-meydan etkileşiminin farklı mekânsal topolojilerini sunmaları nedeniyle bu bağlamda ilginç birer örnektir. Ritimler, biçimler ve sembolik anlamlar değiştikçe, merkezin psikocoğrafi morfolojisi ve kentin kamusal etkinliklerine nüfuz eden ruhu da değişecektir. Çalışma kapsamında, farklı çizgisellikleriyle dört omurga mekânsal topoloji yöntemiyle üç alt soru çerçevesinde irdelenecektir. İlkin ‘psikocoğrafi morfoloji’nin anlamı soruşturulacak; kentsel morfoloji tanımları ve yaklaşımları irdelenerek, mekânsal topoloji analizi ve Lynch’in Kent İmgesi bileşenleri bu çerçeveye eklenerek psikocoğrafi analizler temelinde metodolojik çerçeve tartışması yapılacaktır. İkinci adımda, dört kentte seçilen alanların morfolojik karakterleri fiziksel-simgesel boyutlarıyla tartışılacak; son olarak bu dört bölgedeki park-meydan-sokak ilişkisi yürüme edimine altlık oluşturan rota-odak örüntüsü bağlamında yazarın zihin haritası ve yürüme deneyimine referansla incelenerek psikocoğrafi bağlamı içinde karşılaştırılacaktır. Bu karşılaştırma hem daha kapsamlı bir psikocoğrafi analizin pilot çalışmasını oluşturacak hem de mekânın yeniden üretimindeki gizil siyasa ve tasarım mekanizmalarına da [her bir alan çalışmasının kendi coğrafi ve tarihi süreçleri içinde] ışık tutacaktır. Çalışma kentsel morfoloji alanına psikolojik-politik girdileri ekleyerek, tasarım-kentsel politika alanlarını ilişkilendirmeyi de hedeflemektedir.</em></p> Yasemin İlkay Telif Hakkı (c) 2023 Yasemin İlkay https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 623 638 Kent Meydanlarındaki Dönüşümün Kamusal Açık Alanlardaki Sosyal Etkileşime Etkisi: Kayseri Cumhuriyet Meydanı Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/272 <p><em>Kamusal açık mekanlar, bilindiği üzere kentte yaşayanların iletişim ve etkileşimini kuran mekanlardır. Bu bağlamda kent meydanları, kentsel sosyalleşmeyi etkileyen en önemli kamusal alanlardır. Bu alanlar daha çok fiziki anlamda ön planda olsa ve genelde ticari işlevleri veya ana ulaşım bağlantı merkezleri olarak algılansa da simgesel değerleriyle, kenti paylaşan herkesin etkin sosyalleşmesine imkân veren kentsel buluşma mekanlarıdır. Çağın gereksinimlerine paralel olarak, Türkiye’de son dönemlerde kamusal alanlara verilen önem artmış, özellikle son yıllarda kentsel açık alanlarda düzenlemelere ve yarışmalara daha fazla yer verilmiştir. 2000’li yıllardan sonra Kayseri kent merkezinde de benzer uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Bu yaklaşımın bir örneği olarak Kayseri Cumhuriyet Meydanı ve yakın çevresi de yarışmayla elde edilen projeyle 2006 yılında kentsel tasarım sürecine dahil edilmiş ve etaplarla yenileme sürecine girilmiştir. Öte yandan, yarışmalarla elde edilen tasarım ürünlerinin daha çok fiziki anlamda düzenlemelere yer verdiği, sosyal etkileşimi derinleştirmeye yönelik izlerinin tam olarak ortaya konulmadığı gözlenmektedir. Bilindiği üzere sosyal etkileşim, kişiler arasında sosyal bağlar oluşturma ve sürdürme sürecidir. Özellikle kamusal açık alanların var olma sebepleri arasında bireyler arası sosyal etkileşimi arttırma ve toplumsal dayanışmayı kuvvetlendirme özellikleri önceliklidir. Bu doğrultuda özellikle pandemi sonrası bireyselleşmenin arttığı günümüz şartlarında kamusal alan tasarımlarında sosyalleşmeyi arttıracak unsurların da ön plana çıkarılması önem arz etmektedir. Belirlenen bu problem doğrultusunda çalışma, Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nın tarihsel süreçteki dönüşümünü, kentsel kullanımdaki yerini, 2006 sonrası yapılan yeni düzenlemelerle ortaya çıkan biçimlenişi ve bu doğrultuda gerçekleşen sosyal etkileşim durumunu araştırmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda çalışma öncelikle kamusal açık mekanlar ile sosyal etkileşim seviyesi arasında nasıl bir ilişki olduğunu ortaya koymakta ve kamusal alanlar olarak kent meydanlarında sosyal etkileşimi arttırıcı unsurları ortaya çıkarmaktadır. Bu çıkarımlar ışığında, Kayseri Cumhuriyet Meydanı analizlerle karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. Çalışma, Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nın araştırmacılar tarafından belirlenmiş temel kriterler doğrultusunda irdeleyerek, yerinde yapılan gözlemler ve diğer analizlerle meydanın sosyal etkileşim boyutuyla bir değerlendirme yapmaktadır.</em></p> Aslı Yalçın Telif Hakkı (c) 2023 Aslı Yalçın https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 639 653 Bağdat Kenti’nin Çağdaş ve Geleneksel Konut Dokusunun Kentsel Bütünleşme ve Algılanabilirlik Yönünden Karşılaştırmalı Analizi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/358 <p><em>Hillier ve Hanson (1984) kentsel ortamda sosyal yaşam ve fiziksel mekan arasındaki etkileşimleri ölçmek ve değerlendirmek için mekan dizimi teorisini oluşturmuşlardır. Mekanın sosyal mantığı olarak adlandırılan bu ilişkiler ağı mekan dizimi (space syntax) yönteminin sunduğu sayısal araçlar ile ölçülerek, kentsel mekanın konfigürasyonuna ve insan davranışının bundan nasıl etkilendiğine dair objektif değerlendirmeler yapılmasına olanak sağlarlar. Bu araştırmanın konusu olan ve dünyanın en eski yerleşmelerinden birisi olan Bağdat kenti geleneksel dokunun hala varlığını sürdürdüğü bir morfolojiye sahipken, son yıllarda ve özellikle savaş sonrası dönemde, artan nüfus artışı ile birlikte gelişen konut ihtiyacına cevap vermek amacıyla yeni yerleşim tipolojilerinin planlandığı bir sürece girmiştir. Bu araştırmanın amacı, köklü bir kentsel yerleşme geleneğine ve mimari dokuya sahip olan Bağdat kentinde sosyal yaşam kültürünün sürdürüldüğü geleneksel yerleşme örüntüsü ile grid sisteme dayanan yeni yerleşme dokusunun, sosyal açıdan kullanıcıda ve mekanda yarattığı karşılıklı etkileri ortaya koymaktır. Geleneksel yaşam kültürünün yeni yerleşme dokusuyla çeliştiği ve uyum sağlamaya çalıştığı yönleri daha objektif bir bakış açısıyla göstermek amacıyla Bağdat kentinden seçilen birisi geleneksel diğeri güncel iki farklı mahalle dokusu Depthmap ile oluşturulan aks haritası ve mahalle sakinleri ile yapılan sosyal sörvey aracılığı ile karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Yapılan değerlendirmede geleneksel yerleşmelerin güçlü bir kentsel imaja sahip olması, kültürel anlamda kullanıcısıyla kurduğu sosyal bağlar vb. özelliklerin mekânsal kalite açısından önemli olduğu, ancak eski yerleşme dokusunun günümüz kentlisinin bazı isteklerine cevap veremediği sonucuna varılmıştır. Ayrıca tamamen yerel kültürden bağımsız, tekdüze, ithal yerleşim sistemlerinin eksikliği çekilen ihtiyaçlara cevap vermenin örtesine geçemediği, kentsel kültürel kimlik ve sosyal aidiyet açısından kentsel yaşantıyı yeterli düzeyde besleyemediği kanısına varılmıştır. Araştırmamızda vardığımız bu sonuçlar sayısal verilere dayanan değerlendirmemizle ortaya konacaktır.</em></p> Hussein Hammadi Alfarhani Bahar Başer Kalyoncuoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Bahar Başer Kalyoncuoğlu- Hussein Hammadi Alfarhani https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 654 663 Samsun Kadıköy İçin Bir Yaşama Alanı Önerisi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/326 <p><em>Samsun Kadıköy Mahallesi, 1960’larda kırdan gelen göçlerle kurulmaya başladığında, kırsal bir görünüme sahiptir. 1980’lerden itibaren kentteki nüfus artışı ve merkezin çepere doğru genişlemesiyle kırsal niteliğini kaybedip kent içi bir mahalleye dönüşmüştür. İlk yerleşimlerin gerçekleştiği Kuyu Sokak’ın kent merkezine yakın konumu, göç ile gelenlerin kentin imkanlarından faydalanmalarını sağlarken, kentin ekonomik parametrelerinden bağımsız bir yaşam alanının üretilmesini sağlar. Bu, Kuyu Sokak’ta, genel olarak, bir ya da iki katlı bahçeli evlerden oluşan bir morfoloji ortaya çıkarır. Yapılar, çoğunlukla, mimari açıdan bir nitelik barındırmaz. 1960 sonrasındaki süreçte yapıların bir bölümü, Belediye tarafından ruhsatlandırılmış olsa da günümüze kadar, bu bölge için bir imar planı hazırlanmamıştır. 2013 yılında Kadıköy’ün de aralarında olduğu İlkadım, Anadolu, Zeytinlik Mahallelerini kapsayan 79 hektarlık alan, eski ve çarpık yapılaşmanın olduğu ve depreme dayanıklı olmadığı gerekçeleriyle riskli alan ilan edilmiş ve bu bölgeler için kentsel dönüşüm kararı alınmıştır. Kentsel dönüşüm kararı alınan bölgelerin, yaklaşık 2,5 hektarlık bölümü, bahçeli evlerin yer aldığı Kuyu Sokak ve çevresini kapsamaktadır. Kentsel dönüşüm; altmış yılı aşkın bir süredir burada yer alan bahçeli evler ve onun ortaya koyduğu yaşama kültürünü ortadan kaldıracaktır. Bu, Kuyu Sokak ve çevresinde dönüşüme karşı bir direncin ortaya çıkmasının da nedenleri arasındadır. Çalışma, kentsel dönüşüm faaliyetlerinde çoğunlukla ihmal edilen; mekân kültürünün devamı ve kent hakkı konularını merkeze alarak, burada yaşayanlar için kullanım alışkanlıklarına uygun, az katlı, bahçeli, özel ve ortak alanlarıyla nitelikli yaşam alanlarının üretilmesini amaçlamaktadır. Bu çerçevede çalışma, üç aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamada; arşiv taramasına ek olarak alanda yapılan; gözlem, fotoğraflama, mülakat, iz sürme teknikleri ile veri toplanmış ve çoğunluğu bahçeli müstakil evlerden oluşan çalışma alanı tespit edilmiştir. İkinci aşamada; bu yapılarda mekânsal niteliği artıran ortak unsurlar tespit edilmiştir. Son olarak; bu unsurları da barındıran yeni bahçeli evler üretilmiştir. Dönüşüm, kent ve konutla ilgili bu üretimler, bölgedeki yaşama kültürünün devamlılığının sağlanabilmesi açısından önemlidir.</em></p> Evrim Düzenli Abdullah Asım Divleli Saadet Gündoğdu Melek Kutlu Divleli Muhammet Talha Öksüzoğlu Hande Eyüboğlu Mustafa Furkan Gündüz Tuğba Hekimoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Evrim Düzenli- Abdullah Asım Divleli- Saadet Gündoğdu- Melek Kutlu Divleli- Muhammet Talha Öksüzoğlu- Hande Eyüboğlu- Mustafa Furkan Gündüz- Tuğba Hekimoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 664 672 Somut Olmayan Kültürel Mirasın Mekânsal Dönüşümü: Karagöz Evinden Karagöz Müzesine https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/279 <p><em>Bu çalışma, mekânsal dönüşüm kavramını somut olmayan kültürel mirasın korunmasına yönelik olarak tasarlanmış yapıların mimari özellikleri ve toplumsal ilişkileri özelinde güncel bir örnek üzerinden tartışmaktadır. Somut olmayan kültürel miras, toplumsal özelliklerin gelecek kuşaklara aktarımı ve yerele özel kimlik özelliklerinin korunması bakımından tüm Dünya’da önemsenen bir konudur. Ancak somut olmayan özelliklerin muhafaza edilmesi için seçilen mimari mekânın, çoğu zaman kullanıcılar tarafından sınırlarının aşılarak, yapının işlevsel olarak dönüştürüldüğü bilinmektedir. Bu dönüşüm merkezi yönetim ve yerel otoritelerin tercihi gibi görülse de asıl dönüştürücü faktörün mekânın kullanıcıları olduğu varsayılmaktadır. Bu bağlamda katılımcı tasarım yaklaşımı dahilinde, toplumsal değerlerin muhafaza edildiği mekanların dönüşümünde sosyal morfolojinin etkisini tespit etmek çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Araştırmanın hipotezi, ‘Somut olmayan kültürel mirasın mekânsal dönüşümüne etki ettiği düşünülen sosyal morfoloji, mekânsal değişimin yönünü tespit etmede belirleyici bir faktördür’ olarak belirlenmiştir. Buna göre değişim talebini yönlendiren aktörler, mekânsal değişimin yönü, mimari mekânın sınırlılıkları, katılımcı tasarımın uygulanabilirliği konuları dahilinde araştırma gerçekleştirilmiştir. Literatürde yeniden işlevlendirme, korumacı uygulamalar, kültürel mirasın korunması konuları farklı yönleriyle değerlendirilmiştir. Araştırma, somut olmayan kültürel mirasın korunması için tasarlanan yapıları tasarım ve sosyoloji arakesitinde değerlendirdiği için önem taşımaktadır. Katılımcı tasarım yaklaşımı dahilinde sürece dahil olan tüm toplumsal aktörlere dikkati çekmek, mevcut mimari uygulamaları sistematik olarak incelemek, konuyla ilgilenen diğer araştırmacılara kaynaklık etmek bakımından çalışma, öncül ve betimleyicidir. Araştırmanın hedefi, toplumsallaşma için önemli olan kültürel kimliklerin korunmasında kullanıcıların tasarım sürecine daha erken safhalarda dahil edilmesini sağlayarak fiziksel mekanlarda beşerî coğrafyaya ait özelliklerin bir tasarım ölçütü olarak değerlendirilmesini sağlamaktır. Araştırma, yerel özelliklerin tespit edilmesine yönelik olduğu için kapsam, somut olmayan kültürel mirasın mekânsal dönüşümünde örnek bir uygulama olan, Bursa Karagöz Müzesi ile sınırlandırılmıştır. Araştırma sahası 1997 yılında “Karagöz Evi” olarak açıldıktan sonra 2007 yılında müzeye dönüştürülen “Bursa Karagöz Müzesi”dir. Çalışmada, mevcut örnek uygulama dahilinde var olan durumun gözden geçirilmesi için araştırma yöntemi olarak nitel araştırma yöntemlerinden durum (örnek olay) çalışması kullanılmıştır. Durum çalışması bir mahalle, bir mekân gibi doğal bir çevre içinde gerçekleştirildiği ve çalışmaya konu olan sosyo-mekânsal özellikleri bütüncül olarak bir yorumlamaya imkân verdiği için tercih edilmiştir. Çalışmada dört aşamalı bir metodoloji uygulanmıştır. Birinci aşamada kavramsal altyapı oluşturularak mimari ve sosyolojik tanımlamalar netleştirilmiştir. İkinci aşamada belirlenen örneklem dahilinde mevcut mimari uygulamaların yerinde gözlemle değerlendirmesi yapılmış ve fiziksel mekâna ait veriler toplanmıştır. Üçüncü aşamada mekânın dönüşüm aşamaları kaynak tarama ve görüşme yöntemleri kullanılarak yerel otoritelerden bilgi edinilmiştir. Son aşamada ise mekânın kullanıcısı olan farklı gruplara mensup aktörlerle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Sonuç olarak elde edilen bulgular doğrultusunda konu hakkında yapılan araştırmada, Karagöz Evi’nden Karagöz Müzesi’ne dönüşümde etkisi olduğu düşünülen faktörler, etki düzeylerine göre tespit edilmiştir. Bununla birlikte konun literatür bakımından da geliştirilmeye muhtaç olduğu anlaşılmıştır.</em></p> Neşe Başak Yurttaş Damla Altuncu Telif Hakkı (c) 2023 Neşe Başak Yurttaş- Damla Altuncu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 673 684 Ulaşım Akslarının Düğüm Noktası Olarak Konya Kentinin Dönemsel Tartışması https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/282 <p><em>Geçmişten bugüne bir düğüm kenti, kavşak (kavuş-ak) konumunda olan Konya kenti tarih boyunca kültür akslarının kavuştuğu bir yerleşim yeri olmuş; bu sebeple kayda değer gelişim ve değişimler geçirmiştir. Hititlerde (M.Ö. 14-12. yy) “İkkuwaniia”, Friglerde (M.Ö. 7. yy) “Kowania”, Roma İmparatorluğu’nda (M.Ö. 1-5. yy) “Iconium/Ikonion”, Bizans İmparatorluğu’nda (5-11. yy) “Tokonion” ve farklı topluluklar tarafından “Konien”, “Cogna”, “Conia”, “Kuniya” gibi isimlerle anılan Konya; 11-13. yüzyıllar arasında Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan çok katmanlı bir kenttir. Anadolu’nun merkezinde yer alan konumu dolayısıyla önemli ticaret yollarının kesişim noktası ve kentin çevresi ile ilişkisini kuran yollar üzerinde gelişmesi nedeniyle kültür akışının hissedildiği önemli kentlerden olmuştur. Kentin ilk çeperini oluşturan, Frig, Roma, Selçuklu kentlerinin çerçevesi olan iç kale; yüzyıllar boyu kentin üst üste kurgulandığı bir alandır. Kent, Selçuklu Devleti’nin payitahtı olmasıyla genleşerek ikinci çeper olan kent surları oluşmuştur. Kentin yüzyıllarca önemli bir ögesi olan, kentin iki çeperini oluşturan kent surları üzerindeki kentin düğüm noktaları olan kapılar; ulaşım aksını kentin içerisine taşıyarak kültür akışını kentsel örüntüye dahil etmiştir. Kent merkezinde Frigler ile yerleşimin başladığı ilk nokta olan Alaeddin Tepesi’nden günümüze kentin fiziksel gelişimi incelenirken topografik ve coğrafi veriler başta olmak üzere, kentsel örüntüyü oluşturan ve etkileyen farklı birçok etmen söz konusudur. Kentin morfolojik gelişimi tek bir nedene dayandırılamayacak olup bu çalışmada ulaşım aksları üzerinden kapılar, sınırlar, odaklar üzerinde durularak kentle ilişki kuran aksların kente taşıdıkları kültürel sürekliliğin kent kapıları üzerinden analizi yapılacaktır. Kral Yolu, İpek Yolu, Hac Yolu gibi önemli antik yolların güzergahında yer alan Konya kentinin morfolojik gelişiminin ulaşım akslarıyla olan ilişkisi tarihsel dönemler bağlamında incelenecektir. Bildiri kapsamında, çeperler üzerindeki yollarla kavuşan kapılardan iç kalenin kuzeyden gelen aksla kesiştiği; daha sonra eklenen ikinci çeperde de aynı aks üzerindeki sürekliliği koruyan bir kapının bulunduğu kuzey kapısının (Selçuklu Dönemi itibariyle Sultan kapısı), dönemlerinin önemli ticaret yolları olan Kral ve İpek yolları ile olan ilişkisi analiz edilerek veriler grafikleştirilecektir.</em></p> Merve Alıcı Aka Elif Yeşim Kösten Gülşah Üner Telif Hakkı (c) 2023 Merve Alıcı Aka- Elif Yeşim Kösten- Gülşah Üner https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 685 695 Tarihsel-Coğrafi Yaklaşım Temelinde Kadıköy’ün Çeper Kuşak Gelişim Sürecinin İncelenmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/217 <p><em>Geleneksel İstanbul’un Anadolu yakasında konumlanan Kadıköy, geniş ulaşım altyapısı, çeşitli kültürel aktiviteleri ve ticaret-hizmet sektörleriyle günümüzün hem transfer ve kültür merkezi hem de ikincil merkezi iş alanı olmasının yanında, nüfus verileri ve yapılaşma durumu değerlendirildiğindeyse birincil kentsel dönüşüm alanı olarak dikkat çekmektedir. Kadıköy 19.yüzyılın ikinci yarısına kadar İstanbul kent merkezinin dış çeperini oluştururken; zaman içerisinde kentin büyümesiyle gelişmiş ve 1990’lı yıllarda yapı adası bazında mekânsal gelişimini tamamlamıştır. Son 20 yıldır yapı ölçeğinde yenilenme sürecinden geçen Kadıköy, özellikle 2018 yılında bölgede antik kent kalıntılarının keşfedilmesiyle birçok kentsel projenin odak noktası haline gelmiştir. Bu çalışma, Kadıköy’ün tarihi çekirdeğini oluşturan kent merkezi ve yakın çevresindeki çeper kuşak alanlarının oluşum ve değişimlerini tarihsel-coğrafi yaklaşım çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır. “Uzun yıllar banliyö karakterini sürdüren Kadıköy’ün morfolojik değişimini tetikleyen ana faktörler nelerdir ve kentin kontrolsüz yayılmasını önleyen çeper kuşak arazi kullanımları bu süreçte nasıl etkilenmiştir?” soruları üzerine kurulan çalışmanın ana metodunu Conzen (1960) tarafından geliştirilen ‘çeper kuşak teorisi’ (fringe-belt theory) oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Kadıköy’ün çeper kuşak arazi kullanımları, mekânsal değişimin net olarak gözlemlenebildiği 1930-2021 yılları arasında, 4 farklı döneme ait tarihi şehir haritalarının, dönemsel uydu görüntülerinin ve hâlihazır planın katmanlar halinde çakıştırılıp sayısallaştırılmasıyla karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda, eşik hatlarıyla (fixation line) birlikte çeper kuşakların, söz konusu tarihler arasında artan ulaşım ağları ve imar aktiviteleri sonucu bölgenin kuzeybatı kesimi ve kıyı şeridi dolgu alanları haricinde yabancılaşmaya (fb alienation) maruz kaldığı gözlemlenmiştir. Yabancılaşma sürecinin özellikle yeşil alanlar üzerinde gerçekleştiği; çoğunluğu oluşturan çeper kuşak sağlamlaşması (fb consolidation) gösterenlerinse, askeri, sağlık, endüstri, dini ve eğitim alanlarından, mezarlıklardan, sahil parklarından ve binalar arasında az sayıdaki bahçelerden oluştuğu görülmüştür. Ayrıca çalışmanın bulguları, tarihi mirasa ve doğal kaynaklara sahip mega kentler için sürdürülebilir kentsel politika oluşturma ve planlama süreçlerinde çeper kuşakların tanınması ve bölgesel farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini ortaya koyarken; süregelen ve gelecekte yapılacak olan kentsel projeler kapsamında çeper kuşakların rolünü sorgulamaktadır.</em></p> Eda Hafızoğlu Ayşe Sema Kubat Telif Hakkı (c) 2023 Eda Hafızoğlu- Ayşe Sema Kubat https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 696 713 Kentsel Sokak Dokularının Okunabilirliğinde Mekânsal Aşinalık-Kullanıcı İlişkisi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/257 <p><em>Kentsel dokunun bir parçası olarak sokak, toplumsal etkileşimin en yoğun olarak gerçekleştiği kamusal mekândır. Literatürde sokak kavramının; mekânsal, sosyal, ekonomik ve zamansal boyut üzerinden farklı yaklaşım ve kapsamlarda tartışıldığı, kentsel sokak dokularının biçimsel boyut başta olmak üzere farklı boyut ve ölçeklerde ele alındığı görülmektedir. Okunabilirlik kavramı ise farklı kavramlarla birlikte sorgulanmaktadır. Bu bağlamda bir tasarım ilkesi olarak okunabilirlik, tanımlanabilir kentsel dokuları ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu çalışmada ise, kentsel sokak dokularının okunabilirliği, mekânsal aşinalık-kullanıcı ilişkisi üzerinden sorgulanmıştır. Çalışmanın amacı, mekânsal olarak farklılaşan kentsel sokak dokularının okunabilirliğini, kentsel mekân kullanıcısının değişen mekânsal aşinalığıyla değerlendirmektir. Kullanıcılar kentsel tasarım kapsamında deneyimli olan Şehir ve Bölge Planlama Bölümü lisans öğrencileridir. Çalışmanın yöntemi, anket ve odak grup çalışması olmak üzere iki aşamalı olarak kurgulanmış, her iki aşamada da kentsel doku ve kentsel sokak dokusu görüntüleri kullanılmıştır. Kullanıcıların, anket çalışmasında yer alan kentsel sokak dokularını, yer kavramından bağımsız olarak seçilen doku görüntüleri üzerinden sorgulaması beklenmiştir. Odak grup çalışmasında, öncelikle kullanıcılardan aşina oldukları bir kentsel çevreden sokak dokusu seçmesi istenmiştir. Sonrasında her bir kullanıcının, aşina olduğu dokularla diğer kullanıcıların seçtiği ve aşina olmadığı dokuları, sıralı olarak verilen doku görüntüleri üzerinden sorgulaması hedeflenmiştir. Kentsel sokak dokularının okunabilirliği kapsamında mekânsal aşinalık-kullanıcı ilişkisi değerlendirildiğinde; bulunduğu çevre ile bağ kuran kentsel sokak kullanıcısı için kentsel dokuda geçirilen zaman, kentsel doku ile ilişkili olarak edinilen bilgi ve deneyimler ön plana çıkmıştır. Kullanıcının odaklandığı açı, bina cepheleri ve peyzaj bileşenlerinin niteliği, sokak dokusunun kurgusu ve mekânsal organizasyonu ile kimlik, karakter, görsel nitelik, mekânsal kalite, işaret ve semboller etkili bileşenler olarak vurgulanmıştır. Mekânsal aşinalığın kentsel dokunun biçimsel ve imgesel bileşenlerine bağlı olarak, kentsel mekân kullanıcısının geçmiş deneyimlerine göre şekillendiği görülmüştür. Bu doğrultuda mekânsal okunabilirliğin aşinalık bileşeni ile pozitif anlamda bir ilişki kurduğu saptanmıştır. Sonuç olarak bu çalışmanın, gelecekte kentsel sokak dokusu, mekânsal okunabilirlik ve aşinalık kavramlarını sorgulayacak araştırmacılar için deneysel bir yaklaşım sunması beklenmektedir.</em></p> Mine Özdemir Hatice Ayataç Telif Hakkı (c) 2023 Mine Özdemir- Hatice Ayataç https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 714 724 İşitsel Peyzaj ve Yapılı Peyzaj İlişkisine Bütünleşik Yaklaşım https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/367 <p><em>Kentsel formun mekânsal-zamansal dinamikleri ve deneyimi, çoğunlukla gözmerkezci paradigmanın egemenliği ile ele alınmaktadır. Ancak mekân algısı çok duyulu iş birliği ile inşa edilir ve bu süreçte görsel-işitsel etkileşimler kritik bir rol üstlenir. Bu çalışma, kentsel formun işitsel boyutu ve kentsel mekânın psikoakustik algısına dikkat çekmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla, öncelikle işitsel peyzaj (soundscape) kavramını tanıtmaktadır ve kentsel formun nitelikleri ile işitsel peyzaj örüntülerinin karşılıklı bir etkiye sahip olduklarını öne sürmektedir. Bu bağlamda, kentsel mekânın göz ardı edilen işitsel düzeninin morfolojik karakter özellikleri ile eşlenerek ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. Kentsel formun göz ardı edilen işitsel düzenini akustik ve psikoakustik boyutlarıyla ortaya çıkarmak için; morfolojik analizler, saha araştırmaları, ses seviyesi ölçümleri, ses kaynağı sınıflandırmaları ve ses yürüyüşü prosedürü gibi morfolojik araştırma ve ses peyzajı araştırma yöntemleri bir arada kullanılacaktır. Ankara'nın tarihi merkezinde yer alan ve tartışmalı bir kentsel yenileme sürecinden geçmiş olan Hamamönü bölgesi ile Hacettepe Üniversitesi Kampüsü ve Mehmet Akif Ersoy Parkı pilot çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Bu alandaki ilgili mekânsal müdahalenin, ses peyzajı karakterine ve yapılı peyzaj düzenine eş zamanlı etkisi araştırılmıştır. Araştırma alanındaki morfolojik değişimlerin akustik komünite örüntülerine ve mekânın işitsel kültürüne etkisi incelenmiştir. Sonuç olarak, bilginin işitsel boyutuna karşı sessiz kalma tutumunu sürdürmek parçalı ve indirgeyici bir kentsel araştırma sürecine yol açmaktadır. </em></p> <p> </p> Nehir Bera Biçer Telif Hakkı (c) 2023 Nehir Bera Biçer https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 725 736 Kentsel Süpürgeliklerin Tipo-Morfolojik Analizi ve İnsan Aktivitesi Bağlamında Değerlendirilmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/254 <p><em>Kent, farklı ölçeklerde mekânsal bileşenlerin ve bu bileşenler arasında hem mekânsal hem de sosyal boyutta kurulan ilişkilerin oluşturduğu bütün olarak tanımlanabilmektedir. Çeşitli bağları mümkün kılan ilişkiler; bütüne, bileşenlerin toplamı olmanın ötesinde bir anlam katmaktadır. Dolayısıyla, bileşenlerin kendisi kadar, bağlar ve bağlayıcı unsurlar da önemlidir. Bina-kentsel mekân etkileşiminin kurulduğu hacimler de karşıtlıklar arasında ilişki biçimleri yaratmakta, karşıtlıklar üzerinden kendi karakteristiğini kurmaktadır. Bu çalışmada söz konusu bağlayıcı hacimler; bina, kentsel mekân ve sosyal bağlam katmanlarından beslenen bileşke olgu olarak tariflenen kentsel süpürgelik (urban plinth) kavramı üzerinden irdelenmektedir. Kentsel süpürgelikler bağlamında, karşıtlıklar barındıran katmanların bütünleşmesi ve denge durumunun sağlanması; bu hacimlerin yaşantı potansiyeli üzerinde etkilidir. Bu doğrultuda, insan-çevre etkileşimi üzerinde önemli rol oynayan kentsel süpürgeliklerin sahip olması gereken temel niteliklerden biri mekânsal geçirgenliktir. Karşıtlıklar arasında bulunma hâli geçirgenliğin sağlandığı durumda, kullanıcıya mekâna özgü bir hareket kabiliyeti sağlamaktadır. Hareket kabiliyetinin olanak tanıdığı özerklik sayesinde kentsel yaşantı ile bütünleşen kullanıcı, devinen hareketin parçası olarak kente fiziksel boyutta eklemlenmektedir. Bireyler bu hacimlerde, kentsel deneyimin hem nesnesi hem de öznesi olmaktadırlar. Kentsel süpürgeliklerin mekânsal geçirgenliği, ticari aktivite özelinde ayrıca önemlidir. Çünkü kent mekânı bağlamında gerçekleşen ticari aktivitenin şeması, ürünün sergilendiği hacim ve hacme teğet yaya akışı bileşenlerinden oluşmaktadır. Hacmin, akış ile teması sonucu kurulan sosyo-mekânsal oluşum; ticari faaliyetin vücut bulduğu kentsel süpürgeliktir. Bu kapsamda çalışma mekânsal geçirgenliğe sahip kentsel süpürgelikleri, ticari faaliyetin öne çıktığı kentsel çevreler üzerinden irdelemektedir. Kentsel süpürgeliklerin mekânsal karakteristiğinin ortaya konması ve mekânsal boyutlar ile sosyal yapı arasındaki bağın izinin sürülmesi amaçlanmaktadır. Çalışmanın yöntemini kuramsal araştırmadan edinilen verinin, tipo-morfolojik yaklaşım aracılığıyla sınıflandırılması ve alan çalışmasına ait sistematik gözlemler yolu ile elde edilen veri üzerinden test edilmesi oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında; çeşitli mekânsal bileşenlerin, çeşitli biçimlerde bir araya gelmesiyle oluşan kentsel süpürgeliklerin, tipo-morfolojik yaklaşım aracılığıyla tasnifi ve mekânsal serimi gerçekleştirilmektedir. Alan çalışması kapsamında ise, kentsel süpürgelikler insan aktivitesi bakımından irdelenmekte ve hacimlerdeki insan aktivitesinin koreografisi çözümlenmektedir. Çalışmaya ait bulgular, kentsel süpürgeliklerin geçirgenliği ile insan aktivitesi arasındaki ilişkinin keşfedilmesine hizmet etmektedir.</em></p> Simge Gül Kökçü Dilek Yıldız Özkan Telif Hakkı (c) 2023 Simge Gül Kökçü- Dilek Yıldız Özkan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 737 753 Bursa Tarihi Kent Merkezi ve Gündelik Hayat Üzerinden Kültürel Mirasın Farkındalığına Ait Bir Sorgulama https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/305 <p><em>Çok eski bir yerleşim yeri ve Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan Bursa’nın Anadolu tarihinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bursa’nın adı Antik çağlardaki ismi olan Prusa’dan gelmektedir. Tekeli (1999) Bursa’nın önemini konumsal özelliklerinin yanı sıra verimli bir ova ve genişçe bir tarımsal hinterland içinde olmasına, İstanbul’a yakınlığına, uluslararası ticaret merkezi olmasına, ipek ve ipekli dokumanın sanayi merkezi oluşuna ve kaplıcalarından dolayı tedavi ve dinlenme merkezi olmasıyla özetlemektedir. Bursa kenti, Hisar semtinde bir kale kenti olarak M.Ö. ikinci yüzyılda kurulmuştur. Hisar semti günümüze kadar tarihi kent merkezi olma özelliğini korumuştur. Ayrıca tarihi kent katmanları, dokusu ve surlarıyla zengin bir odak noktasıdır. Fakat Bursa tarihi kent merkezi içerisinde varlığını sürdürmekte olan tarihi alanların kullanıcılar tarafından bilinçli biçimde algılanmaması ve kullanımının yeterli bilinç düzeyinde olmaması büyük bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla beraber tarihi kent merkezindeki yapılara yapılan bilinçsiz restorasyon çalışmaları sonucunda tarihi kent dokusu daha çok tahrip olmuştur. Tarihi kentsel bilincin oluşması kültürel zenginliklerin sürekliliği için gereklidir. Bu da doğal ve kültürel değerlerin korunması, kamuya doğru aktarılması ve gündelik hayata katılmasıyla mümkündür. Kentsel değerlerin kent yaşamına dahil edilmesi, kolektif belleğin işlerliğini artırır ve koruma duygularını güçlendirir. Böylelikle geçmiş/bugün/gelecek sürekliliği sağlanabilir ve bilgi sonraki kuşaklara aktarılabilir. Çalışma kapsamında aidiyet duygusunu arttırma, kent kimliğini görünür kılma, tarihi mirası koruma ve toplum bilincini arttırma adına Erken Osmanlı Dönemine ait Lala Şahin Paşa Medresesi, Balibey Han, Orhan Gazi Hamamı ve Şengül Hamamı’nın gündelik yaşam üzerindeki etkisine bakılacaktır. İlk aşama da çalışma alanının literatür taraması yapılıp mevcut durum analizleri ortaya konulacak, İkinci aşama da ise nicel araştırma yöntemi kullanılacaktır. Veri toplama analizi olarak kişisel görüşmeyle birlikte anket çalışması yapılacaktır. Anket çalışmasını kapalı uçlu sorular oluşturacak olup açık uçlu sorular ile desteklenecektir.</em></p> Gülşah Üner Elif Yeşim Kösten Merve Alıcı Aka Telif Hakkı (c) 2023 Gülşah Üner- Elif Yeşim Kösten- Merve Alıcı Aka https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 754 764 Tarihi Çevre Algısının Oluşmasındaki Morfolojik Nedenlerin Değerlendirilmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/318 <p><em>Tarihi çevreler geçmiş ve gelecek arasında köprü kuran fiziksel, kültürel, sosyal ve işlevsel boyutları olan mekânlardır. Günümüzde tarihi çevre kavramı çok boyutlu ele alınan ve farklı ölçekleri kapsayan yapıdadır. Bu çok yönlü yapı içerisinde fiziksel öğeler ve görsel algımızı oluşturan biçimsel yapı tarihi çevreleri oluşturan en önemli bileşendir. Bu doğrultuda tarihi çevrelerin hem mimari ölçekte hem de kentsel ölçekte tarihi kimliklerinin sürdürülebilirliği öncelikle fiziksel varlıklarının devamına bağlıdır. Mekânın kimliğini oluşturan ve algımızı şekillendiren en temel unsurlar fiziksel öğeler ve bu öğeleri algıladığımız duyularımızdır. Bu nedenle mekâna ya da kentsel bir dokuya dair biçim, renk, ölçek, koku, işitsel özellikler mekân algımızı oluşturan ve alana kimlik kazandıran temel unsurlardır. Bu kapsamda çalışmanın temel amacı, tarihi çevre algısının oluşmasındaki ve değişimindeki morfolojik nedenlerin/öğelerin belirlenmesidir. Bu doğrultuda ‘tarihi çevre algısını’ ve alanın sahip olduğu kültürel ve dönemsel kimliğin okunabilirliği morfoloji ve algı ilişkisi üzerinden irdelenmiştir. Çalışmada tarihi çevrelerdeki ‘tarihi mekân’ algısını ölçmeye yönelik yapılan çalışmada UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi’nde olan Harput tarihi sit alanı çalışma alanı olarak seçilmiştir. Çalışmanın yöntemi olarak tarihi çevre algısını oluşturan fiziksel öğelerin ve biçimsel yapının mekân algısıyla ilişkisinin saptanmasına yönelik anket hazırlanmış, anlamsal farklılaşım tekniği kullanılarak değerlendirme yapılmıştır. Anket çalışmasında katılımcılardan mekânsal olarak deneyimledikleri, ziyaret ettikleri Harput yerleşkesini fiziksel özellikleri ile değerlendirerek nasıl algıladıkları ve bu fiziksel özelliklerin tarihi çevre algısına etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda yerleşimlerin biçimsel kimliğini oluşturan mimari tipoloji, sokak planları, yapı adaları, malzeme, donatı elemanları ve kentsel/kültürel peyzajın oluşturduğu algıya yönelik sorular yöneltilmiştir. Anlamsal farklılaşım tekniği ile zıt sıfat çiftleri ile değerlendirmeler yapılmış, seçilen sıfatların ise tarihi kimliğe etkisi Likert ölçeğine göre derecelendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda, alandaki en önemli morfolojik evrimin yerleşim planı üzerinde olduğu, yol dokularının ve yapı adalarının günümüzdeki morfolojik özelliklerinin tarihi çevre algısını ve kimliğini zedeleyen en önemli fiziksel etkenler olduğu görülmüştür. Ayrıca alanın özgün kimliğine yönelik renk algısına ilişkin sonuçlar elde edilmiştir. Bununla beraber tarihi ve yeni yapılara, açık alanlara, donatı elemanlarına, peyzaj özelliklerine ilişkin elde edilen sonuçlarda ölçek, malzeme, strüktürel yapı, renk, biçim gibi özelliklerin hangilerinin tarihi çevre algısında etkili olduğuna dair sonuçlar çıkartılmıştır. Harput’ta bu tarihi kimliği ve tarihi çevre algısını zedeleyen fiziksel değişimler ve öğeler saptanmıştır. Bu doğrultuda alanın sahip olduğu tarihi kimliği yansıtacak ve tarihi çevre algısını güçlendirecek öneriler geliştirilmiştir. </em></p> <p><em> </em></p> Rüya Ardıçoğlu Muhammet Kurucu Telif Hakkı (c) 2023 Rüya Ardıçoğlu- Muhammet Kurucu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 765 780 Bursa Balat Bölgesi’nin Morfolojik Değişiminin İncelenmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/364 <p><em>Farklı dönemlerde birbiri ardına eklemlenen kültürlerin doğuşu ve dönüşümü mimari örüntüye somut olarak yansımaktadır. Bu örüntü mekânsal ölçekten kentsel ölçeğe doğru geçtiğinde, sonuç ürünü kentsel morfolojinin araştırma nesnesi haline dönüşmektedir. Ortalama her bir yüzyılda okunabilir değişimlerin ilişkiselliğinin ifadesi olarak üretilen mekanlar ve yapılar dizisi, günümüzde de farklı ihtiyaçlar doğrultusunda somut varlıklarını oluşturmaktadır. Toplumsal formasyonu oluşturan kerteler piramidinde en temel etkeni oluşturan ekonominin dönüşümü ile aidiyetindeki bireylerin tercihleri de dönüşmektedir. Mekânsal dönüşümün diyalektik ilişki içinde olduğu kent morfolojisinde, akışı değiştiren ölçeği ile son noktasını “gated community” oluşturmaktadır. Sınırlar içerisinde yaşam döngüsünün kentten ayrıştırıldığı bu yeni dogmalar bir özet kent sunmaktadır. Bu araştırma, kapalı konut yerleşimlerinin satışa sunulduğu ibaresiyle, “olması gereken yaşam şekli”nin, Bursa’da oluşumları üzerine yapılmıştır. Bildirinin amacı Bursa kenti Balat bölgesinde son yirmi yıllık süreçte kentsel morfolojide somut değişimleri sorgulamaktır. Hususi olarak 2019 yılında inşası tamamlanan Central Balat yüksek katlı yapılar kompleksinin morfolojiye yalnızca iki değil ayrıca üçüncü boyutta tüm kenti saran etkisi de tartışılacaktır. Balat bölgesinde son on beş yıllık gelişim farklı tarihlere ait haritalar üzerinden mekan dizimi yöntemiyle incelenecektir. Sokak dokuları ve yapı sınırları, ölçek ve oluşumları bağlamında niceliksel olarak haritalar üzerinden karşılaştırılacaktır. Son olarak Balat bölgesinde yer alan ve tüm kente görsel etki yaratan Central Balat yapısının etkileri görsel vistalar aracılığıyla incelenecektir.</em></p> <p> </p> <p> </p> Nurhilal Burak Rümeysa Bayar Telif Hakkı (c) 2023 Nurhilal Burak- Rümeysa Bayar https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 781 798 Sinema-Mimarlık Arakesitinde Alternatif Bir Öğrenme Ortamı: Kent Morfolojisinin Endüstrileşmiş Kültürle İlişkisinin Tati Sinemasındaki Modernleşme Eleştirileri Üzerinden İncelenmesi https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/320 <p><em>Mimarlıkta mekâna, sinemada senaryoya karşılık gelen anlatı; zaman, mekân ve hareket kavramlarıyla kurulan disiplinler arası kesitte bir yaşam kurgusu olarak ele alındığında, dönemin dünya görüşü ve toplumsal yapısı ile gündelik hayata dair bir izlek sunar. Sinema, kenti gündelik hayat pratikleri üzerinden gözlemlemeye olanak sağlarken; kültürün kent morfolojisine etkisinin birey-toplum-kent ilişkisi bağlamında okunabilmesini sağlayan mekânsal olasılıkları üretme potansiyeline sahiptir. Mekânsal kurgu sayesinde zamanı yeni birer geçmiş, şimdi ve gelecek biçiminde üreterek, kentin tarihsel perspektiften okunmasına bakış aralıkları kazandırır. Bu çalışmada amaç, endüstrileşmiş kültürün kent morfolojisine etkisinin gündelik hayat kesitleri üzerinden disiplinler arası ilişkilerle okunmaya çalışılmasıdır. Çalışmada nitel yaklaşımlı bir araştırma deseni olan içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda, II. Dünya Savaşı sonrası ivmelenen kentleşmeyi Fransa’daki gündelik hayat kesitleri üzerinden ele alan Jacques Tati sineması, modernleşmenin kent üzerindeki radikal dönüştürücü etkisini ele alan görsel bir dil olarak önerilmiştir. Tati sineması, her şeyin tasarımcı elinden çıkmasıyla yaşamı daha steril, fonksiyonel ve hızlı hale getirmeyi hedefleyen modernleşmeyi; geleneksel yaşantısını sürdüren “Bay Hulot” ana karakterinin kent deneyimleri üzerinden eleştirir. Savaş sonrası erken dönemde geleneksel ve modern kent hayatındaki karşıtlıklara odaklanan Mon Oncle (1958) ve 1970’lerin başında geleneksel bireyin modern kente uyum sürecini yansıtmasının yanı sıra kentleri diğer kentlere bağlayan otoyollara odaklanan Trafic (1971) filmleri üzerinden gerçekleştirilen mekânsal okuma; endüstrileşmiş kültürün kent morfolojisine etkisi bağlamında yorumlayıcı yaklaşımla incelenmiştir. Mekânları açığa çıkaran ihtiyaçların birey ve toplum ölçeğindeki karşılıkları, mekânsal kullanım alışkanlıklarını üreten sistemlerin neler olduğu ve bu devinim içinde açığa çıkan kültürel yapının kentte nasıl karşılık bulduğunu anlamak hedeflenmiştir. Mimarlığa, kentte dönüşen kullanımlar ve toplumsal hayata dair sinema üzerinden bakmak, gündelik hayat içindeki etkilerini sorgulayarak kent morfolojisini belirleyen dinamikleri film kurgusundaki kesitler üzerinden incelemeye olanak sağlamıştır. Bu doğrultuda, sinemanın 1950-1970 yılları arası modernleşen kentin morfolojisindeki değişimi birey-toplum-kültür bağlamında gündelik hayat üzerinden aktarmasının, gözlemleme ve sorgulamaya olanak sağlayan disiplinler arası alternatif bir öğrenme ortamı ürettiği düşünülmüştür.</em></p> Gizem Aslan C. Sanem Ersine Masatlıoğlu Telif Hakkı (c) 2023 Gizem Aslan- C. Sanem Ersine Masatlıoğlu https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 799 807 Kentsel Sit Alanlarındaki Çıkmaz ve Dar Sokakların Çocuk ve Yaşlılar için Güvenli Kamusal Mekân Olarak Değerlendirilmesi Potansiyelinin Ölçülmesi: Muğla Örneği https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/340 <p><em>Çıkmaz ve dar sokaklar geleneksel Osmanlı kentlerinin özgün ögeleridir, kent morfolojisinde önemli yere sahiptirler. Çıkmaz sokak, girişi-çıkışı bir olan ve tarihsel süreç içerisinde mülkiyetin parçalanmasıyla ara parsellere erişimi sağlayan organik sokaklardır. Geleneksel dokulardaki dar, kıvrımlı sokaklar topografyaya uyum, yönelim, zamanının gereksinimleriyle oluşmuşlardır. Sokaklar kamusal mekânlar olarak görülürken çıkmaz sokaklar o sokağa açılan hanelerin özel alanı olarak algılanmaktadır. Avlu duvarları, konutlar, cumbalar, avlu kapıları gibi mimari ögeyle tarifli olan bu sokakların yaşatılması geleneksel dokuların korunması bağlamında önemlidir ancak günümüzde geleneksel dokulardaki demografik yapı, yaşamın gereksinimleri değişmektedir. Muğla il merkezinde bulunan kentsel sit alanı, antik dönemden günümüze yerleşim görmüş, Osmanlı Dönemi dokusunu karakteristik özellikleriyle günümüze taşıyan canlı mirastır. Dokuda yapılan gözlemlerde sokakları araçların işgal ettiği, sakinlerin (özellikle çocukların-yaşlıların) sosyalleşmek için kamusal mekân sıkıntısı yaşadıkları izlenmiştir. Araştırma konusu bu gözlemler üzerine çıkmaz ve dar sokakların yaşlı ve çocuklar için kamusal mekân olup olamayacağı üzerine başlamıştır. Literatürdeki çalışmalar ağırlıklı olarak çıkmaz sokaklardaki kullanım şeklini, sakinlerin bu alanlara verdikleri değeri tartışmakta; çıkmaz sokakların, kamusal mekân-özel mekân arasında geçiş mekânı olarak işlev gördüğünü belirtmektedir. Sokak sakinlerinin çıkmaz sokakları özel alanları olarak içselleştirdikleri ifade edilmektedir ancak çıkmaz ve dar sokakların kullanımında yaşlı ve çocuklara yönelik çalışmaların bulunmadığı izlenmektedir. Kentlerde çocuk ve yaşlıların yaşam alanlarının kalitesinin arttırılması çağdaş yaşamın gerekliliğidir. Bu sebeple araştırma konusu korunması gerekli kentsel sit alanlarında çıkmaz ve dar sokakların yaşlı ve çocuklar için kamusal mekan olarak düzenlenip düzenlenemeyeceği üzerine belirlenmiştir. Çalışma alanı olarak yaşayan, geleneksel dokusu olan Muğla kentsel sit alanındaki Saburhane Mahallesi seçilmiştir. Saburhane Mahallesi’ndeki çıkmaz sokaklar tespit edilmiş, haritada işaretlenmiştir. Sokakların mimari özellikleri rölövesi alınarak plan-kesit-görünüş biçiminde belgelenmiştir. Sokaklarda sabah-öğle-akşam, haftaiçi-haftasonu gibi zamansal gözlem yapılmış, mevcut kullanım analiz edilmiş ve mahalle sakinleriyle anket yapılmıştır. Çalışma sonucunda çıkmaz ve dar sokakların yaşlı ve çocuklar için kamusal mekân olarak iyileştirilmesi konusunda potansiyel taşıdığı ortaya çıkmıştır. Uygulayıcı kurumlar için öneri paketleri oluşturulmuştur. Bu çalışma geleneksel konut dokularının yaşatılarak korunması çalışmalarına, özgün işlevlerini yitirmiş çıkmaz ve dar sokakların yaşlı ve çocuklar için yeniden işlevlendirilerek kullanılmasıyla katkıda bulunmayı hedeflemektedir. </em></p> Ecem Nur Üstün Ebru Ataş Berfin Bayram Nilüfer Güler Öncü Başoğlan Telif Hakkı (c) 2023 Ecem Nur Üstün- Ebru Ataş- Berfin Bayram- Nilüfer Güler- Öncü Başoğlan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 808 819 Kent Formunun Çocukların Vakit Geçirdikleri Yerlere Etkisi: Ankara’dan Kesitsel Bir Araştırma https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/266 <p><em>Bu çalışma, Ankara’da farklı mahallelerde yaşayan 9-14 yaş arasındaki çocukların yaşadıkları çevrenin sokak bağlantısallık, arazi kullanım çeşitliliği ve yeşil alan oranının çocukların mahallelerindeki vakit geçirdikleri yerlerin türüne etki edip etmediğini sorgulamaktadır. Çalışmanın bulguları, 7 farklı mahallenin idari sınırları içerisinde yer alan 15 devlet okulundan seçilen 9-14 yaş arasındaki 1073 çocukla yapılan aktivite günlüğü çalışmalarına ve söz konusu okulların çevrelerinin ilgili kent formu özellikleri bağlamında CBS kullanılarak karşılaştırmalı analizine dayanmaktadır. Çalışma sonuçları, güçlü sokak bağlantısallığından ziyade yaşanılan çevredeki yeşil alan oranın yüksek olmasının çocukları kamusal açık alanlara çekmede daha etkili olduğuna ve çocukları daha çok doğada bulunmalarına teşvik ettiğini göstermektedir. Ayrıca, sokak bağlantısallığının ve arazi kullanım çeşitliliğinin artmasının çocukların vakit geçirdiği yerlerde bir çeşitlenmeye neden olmadığı görülmektedir. Bu sonuçlar, çocukların ev dışındaki alanlarda daha fazla vakit geçirmesinde yaşanılan çevrenin sokak bağlantısallık, arazi kullanım çeşitliliği ve yeşil alan oranı kadar vakit geçirilen kamusal alanların niteliklerinin de etkili olabileceğine işaret etmektedir.</em></p> Senanur Yaman Simay Canatar Aydan Güler Neşe Aydın Yücel Can Severcan Telif Hakkı (c) 2023 Senanur Yaman- Simay Canatar- Aydan Güler- Neşe Aydın- Yücel Can Severcan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 820 835 Çocukların Mahallelerinde Vakit Geçirdikleri Alanların Özelliklerinin Mutluluklarına Etkisi: Ankara’da Mahalle ve Cinsiyete Dayalı Karşılaştırmalı Bir Araştırma https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/248 <p><em>Kentsel planlama ve tasarım yazınında yetişkinlerin mutluluğu ve yapılı çevre ilişkisini inceleyen çok sayıda çalışma bulunmasına rağmen sınırlı sayıda araştırma bu ilişkiyi çocuklar kapsamında inceler. Bu çalışma, (1) kent formu özellikleri bağlamında farklı nitelikteki mahallelerde yaşayan çocukların mutluluk seviyelerinin ne derecede farklılaştığı ve (2) çocukların mahallelerinde vakit geçirdikleri yerlerin mutluluk düzeylerini belirlemede ne derecede etkili olduğunu cinsiyet değişkenini gözeterek anlamayı amaçlamaktadır. Bu yazı, Ankara’da farklı kent formu özelliklerine sahip biri şehir içinden ve diğeri kent çeperinden olmak üzere iki mahalleden elde edilen veri sonuçlarına dayanmaktadır. Seçilen mahallelerin sokak bağlantısallığı, bina yoğunluğu, arazi kullanım çeşitliliği ve yeşil alan oranları CBS kullanılarak analiz edilmiştir. Ardından bu mahallelerde bulunan devlete bağlı ilköğretim okullarına giden toplam 150 adet 9-10 yaş aralığındaki çocukla katılımcı bir haritalama etkinliği yürütülmüştür. Etkinlik kapsamında çocuklardan, mahallelerine ait uydu görüntüsünü içeren haritalar üzerinde mutlu ve mutsuz hissettikleri yerleri işaretlemeleri ve tartışmaları istenmiştir. Etkinliğin sonunda, çocuklarla mutluluk düzeyleri ve cinsiyetleriyle ilgili sorular içeren bir anket uygulanmıştır. Çalışma sonuçları, seçilen mahallelerin kent formu özellikleri bağlamında birbirlerinden çok farklı özelliklerde olmalarına rağmen bu mahallelerde yaşayan çocukların mutluluk seviyelerinin belirgin şekilde birbirlerinden farklı olmadığını göstermektedir (p&gt;0.05). Cinsiyetin ve mahallede vakit geçirilen alanların türünün ise çocukların mutluluk düzeyini etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışma, kentsel tasarımcılara çocukların mutluluğunu teşvik eden mekanlar yaratmada rehberlik etmeyi amaçlamaktadır.</em></p> Göksun Yıldırım Neşe Aydın Yücel Can Severcan Telif Hakkı (c) 2023 Göksun Yıldırım- Yücel Can Severcan- Neşe Aydın https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 836 848 Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı (TNUM): Araştırma Dinamikleri ve Eğilimleri https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/370 <p><em>Son yıllarda Türkiye'de kentsel morfoloji çalışmalarına ilgi artmıştır. Kent morfolojisi, Türkiye şehirlerinin karakterini ve kentsel dokusunu daha fazla araştırmak için şehirciliğin niceliksel ve niteliksel izinde yaygın bir çalışma alanı haline gelmiştir. Türkiye'de kent morfolojisini bağımsız ve disiplinler arası bir araştırma alanı haline getirmeyi amaçlayan Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı (TNUM), kayda değer bir gelişme olarak 2014 yılında kurulmuştur. TNUM'un temel amacı, kentsel morfoloji çalışmaları için ortak bir platform oluşturmak ve ulusal/uluslararası iş birlikleri geliştirmektir. Bu amaçla TNUM, kent morfolojisi disiplininin etkisini artırmak için çeşitli akademik etkinlik ve organizasyonlar gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda TNUM, Türkiye'de sırasıyla Mersin (2015), İstanbul (2018) ve Ankara’da (2021) olmak üzere üç ulusal kent morfolojisi sempozyumu düzenlemiştir ve dördüncü organizasyon 31 Mayıs - 02 Haziran 2023'te Konya'da gerçekleştirilmektedir. Bu doğrultuda, bu çalışmanın ana amacı, Türkiye’deki kentsel morfoloji çalışmalarını son üç sempozyumun belirlenen temaları üzerinden bağlamsal olarak incelemektir. Ayrıca TNUM'un son on yılda Türkiye'deki güncel morfoloji tartışmalarını ortaya koyan faaliyetlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Sonuç olarak araştırma, olası diğer yönleri tartışarak Türkiye'deki morfoloji çalışmalarının kapsamlı bir değerlendirmesinin yapılmasını sağlamaktadır.</em></p> Ayşe Sema Kubat Telif Hakkı (c) 2023 Ayşe Sema Kubat https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 1 12 Kentin Dönüşümü ve Kentsel Çeper Kuşaklar https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/368 <p><em>“Whitehand-sonrası Dönem”de (post-Whitehand era) ortaya çıkacak kentsel yayılma, kentin çeperinde yer alan tarım alanları, orman alanları, sulak alanları vb. gibi doğal alanların ve kültürel birikim alanlarının yapılaşmaya açılması ile bu alanların korunması arasındaki gerilimin ve çelişkinin tartışılmasını gündeme getirmektedir. Ayrıca, hızlı nüfus artışının ve kentleşmenin yaşanmasının beklendiği dönemde teknoloji ve altyapıda da önemli gelişmeler olması öngörülmektedir. Bu durum bizi kentlerin geleceğini daha fazla düşünmeye yöneltmektedir. Böyle bir öngörüde kentsel morfoloji, kentlerin geleceğine yönelik nasıl bir katkı sunabilir? Bu çalışma, bu sorudan yola çıkarak bir tartışma yürütmeyi amaçlamaktadır. “Whitehand-sonrası Dönem”de kentsel yayılmanın yanı sıra kentin yapılı alanında kentlerin karakterini etkileyecek önemli değişimler meydana gelmektedir. Bu dönemde kentin dönüşümünden çeper kuşak alanları da etkilenmektedir. Çalışma, bu dönemde, kentsel morfoloji alanında üretilmesi olası yeni yaklaşımlara çeper kuşak perspektifinden nasıl katkılar sağlanabileceği üzerine odaklanmaktadır ve kentsel çeper kuşak çalışmaları içinde yeni modeller, yeni perspektifler, kentin dönüşümü ve planlama ile ilişki tartışılmaktadır. </em></p> Tolga Ünlü Telif Hakkı (c) 2023 Tolga Ünlü https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 13 26 Türkiye'de Konut Alanlarının Tasarımı ve Kentsel Dönüşüm üzerine Tipo-morfolojik bir Değerlendirme https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/372 <p><em>Yirminci yüzyıl dünyada planlı kentleşmeyle birlikte, sosyal konut alanları ve yeni yerleşimlerin planlanarak uygulandığı bir yüzyıl olmuştur. Türkiye’de Cumhuriyet dönemi boyunca dünyadaki bu gelişmelerin yansımalarının olduğu, planlı kentsel gelişmeyle birlikte, konut alanları uygulamalarının ülkeye özgü koşullarda gerçekleştiği izlenir. Bu sunuşta, tarihsel bir perspektiften planlı konut alanlarının tasarımı ve dönüşüm süreçleri üzerine, kimi örnekler üzerinden tipo-morfolojik bir değerlendirme yapılacaktır. </em></p> <p><em>Erken Cumhuriyet döneminde 300.000 nüfuslu bir bahçeşehir olarak planlanan Ankara’da kentsel konut alanlarının oluşumu, bu oluşumda kooperatif örgütlenmesinin rolü ve 1960’lardan bugüne kentsel konut dokusunun parsel temelinde konu olduğu kentsel dönüşüm ve yeni yapılaşma sürecinde yeni tipomorfolojik oluşumlara odaklanılmaktadır. İstanbul’dan iki modern konut yerleşimi Ataköy ve 4. Levent örneklerinin ardından, Ankara’nın gelişme koridoru içerisinde iki planlı konut yerleşimi olan Batıkent ve Eryaman’ın planlama, kentsel tasarım ve uygulama süreçleri incelenmekte, bu yerleşimlerde kentsel biçimlenme ve mimari tipoloji ilişkileri irdelenmektedir. 1980’lerde Belediyeler tarafından oluşturulan planlı konut yerleşimlerine örnek olarak, Konya’da kooperatifler eliyle uygulanan Cumhuriyet ve Binkonut Mahalleleri bu kapsamda ele alınmaktadır. </em></p> <p><em>Günümüz kentleri, süregiden kentleşme süreçleriyle, çeperlerine doğru daha önce görülmemiş boyutlarda yayılarak büyümekte; merkezi kent alanları “kentsel dönüşüm” adı altında sürekli olarak yeniden yapılaşmaya konu olmaktadır. Ülkemizde geçmişten bugüne nitelikli yeni yerleşim ve konut çevresi tasarımı ve uygulamasının kentsel morfoloji ve tipoloji araştırmalarına konu olmasında, bu uygulamaların farklı boyutlarıyla incelenmesi, bu alanların özgün tipomorfolojik karakter özelliklerini çeşitli boyutlarıyla çözümleyen araştırmalar, bu alanların karakter özelliklerinin korunması yanı sıra, bugün birbirini tekrarlayan kent planları ve çok sınırlı mimari tip uygulaması karşısında, yeni konut alanlarının tasarımına yönelik önemli bir bilgi ve deneyim aktarımı sağlamaları açısından değer taşımaktadır.</em></p> F. Cânâ Bilsel Telif Hakkı (c) 2023 F. Cana Bilsel https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 27 38 Mahalleyi Kaybetmek https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/371 <p><em>Toplumsal değişim süreci ile kentsel gelişmelerin karşılıklı etkileşimi, kentten beklentilerimizin de hızla değişimini beraberinde getirmektedir. Teknolojik ve kültürel alanda yaşanan hızlı deği-şimin mekâna yansıması, aynı zaman aralığında gerçekleşmediği için “mekânsal gecikme” soru-nunu özellikle sanayi devriminden sonra çözemedik. Sanayi devrimi öncesinde mekân/zaman, kültür ve teknoloji uyumunu sağlayan ve kentin temel birimi olma niteliğini binlerce yıllık “sa-bırlı” bir oluşuş sürecinde sağlayan “Mahalle” olmuştur. Sanayi devriminin getirdiği hızlı değişi-me uyum sağlayamayan mahalleyi ne yazık ki gerek sanayi kentinde gerekse sanayi sonrasının modern şehrinde kaybettik. Son dönemde ontolojinin yeniden hayatımıza dönmeye başlamasıyla eş zamanlı olarak artan “mahalle” tartışmalarına nostaljik çağrışımları dışlayarak, gerçekçi bir bakış açısı sunmak amaç-lanmıştır. Bu yaklaşım geleneksel mahalleyi yeniden canlandırmak değil, onun zaman üstü nite-lik ve ilkelerini yeni yerleşim alanlarına taşımak olarak özetlenebilir. Bu ilkelerin bazılarına te-mas edip, ağırlıklı olarak yeni araştırma başlıklarının tartışmaya açılması birincil amaç olarak kabul edilmiştir.</em></p> Ahmet Alkan Telif Hakkı (c) 2023 Ahmet Alkan https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 39 46 Is the Greenbelt an Obstacle to Sustainability? https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/373 <p><em>The Greenbelt as formulated by Ebenezer Howard a century ago has been and remains a fundamental element of British urban planning. It was extensively used in post World War 2 urbanisation and was implemented around many UK cities. Through an examination of the Oxford Greenbelt this study questions its current value despite its continuing vigorous support by public opinion and political parties. It is suggested that it displaces rather than stops development and has had major negative impacts on the environment including traffic congestion, pollution, and even public health so that it ought to be replaced by other macroforms of development.</em></p> <p><em>-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------</em></p> <p><em>Bir asır önce Ebenezer Howard tarafından formüle edilen yeşil kuşak (greenbelt), İngiliz şehir planlamasının temel bir unsuru olmuştur ve olmaya devam etmektedir. 2. Dünya Savaşı sonrası kentleşmede geniş ölçüde kullanıldı ve Birleşik Krallıktaki birçok kente uygulandı. Bu çalışma, Oxford yeşil kuşaklarının incelenmesiyle, kamuoyu ve siyasi partiler tarafından devam eden güçlü desteğine rağmen yeşil kuşakların mevcut değerini sorgulamaktadır. Gelişmeyi durdurmaktan ziyade gelişme biçimini değiştirdiği ve çevre üzerinde trafik sıkışıklığı, kirlilik ve hatta halk sağlığı dahil olmak üzere önemli olumsuz etkileri olduğu ve bu nedenle diğer gelişme makro biçimleriyle değiştirilmesi gerektiği öne sürülmektedir.</em></p> Ivor Samuels Telif Hakkı (c) 2023 Ivor Samuels https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 47 48 The Evolution of Urban Form: How US building types change / Kentsel Formun Evrimi: ABD bina tipleri nasıl değişiyor https://www.tnum.org.tr/index.php/tnum/article/view/369 <p><em>As the members of the Italian school, so clearly pointed out, building types evolve over periods of time in response to conditions in the environment. I have theorized that the evolution of building types is also linked to the evolution of the plan of the city, which, presumably, preceded the buildings themselves. Using US examples this presentation will argue for a specific evolutionary interaction of building types, plan types, and landscape, in an approach that looks at the radically different timetables for change in these three elements of form. For example, some structures in the urban field, like street signs or pavements, have a very short lifespan compared to buildings, which have a short lifespan compared to streets. What does it take for a street plan to evolve? In the United States change happens quite rapidly. It is one of the characteristics of the American urban form. This rapidity of change allows us to see how forms of all together more clearly.</em></p> <p>---------------------------------------------------------------------------------------------------------</p> <p><em>İtalyan ekolünün üyelerinin çok net bir şekilde işaret ettiği gibi, bina türleri çevre koşullarına tepki olarak zaman içinde gelişir. Bina türleri evriminin, muhtemelen binalardan önce gelen kent planının evrimiyle bağlantılı olduğunu kuramsallaştırdım. Bu sunum ABD örneklerini ele alarak biçimin üç unsurundaki değişime yönelik kökten farklı zaman çizelgelerini ele alan bir yaklaşımla bina tiplerinin, plan tiplerinin ve kent-görünümün belirli bir evrimsel etkileşimini tartışmaktadır. Örneğin, kentsel alanda sokak işaretleri veya kaldırımlar gibi bazı yapıların, yollara kıyasla çok kısa bir ömre sahip olan binalarla karşılaştırıldığında çok kısa bir ömre sahip oldukları görülür. Bir sokak planının gelişmesi için ne gerekiyor? Amerika Birleşik Devletleri'nde değişim oldukça hızlı gerçekleşir. Bu, Amerikan kentsel formunun özelliklerinden biridir. Bu değişim hızı, biçimlerin nasıl bir arada olduğunu daha net görmemizi sağlar.</em></p> Brenda Case Scheer Telif Hakkı (c) 2023 Brenda Case Scheer https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 2023-05-30 2023-05-30 49 50